Afyonkarahisar merkezde, Gazlıgöl Caddesi üzerinde Demiryalayan diye anılan bir türbe vardır. Burada yatan zatın Abdürrahim-i Mısri hazretlerinin dervişi olduğu söylenir. Bilindiği gibi Abdürrahim-i Mısri, Akşemseddin hazretlerinin halifesidir. Buna göre burada yatan zatın Bayramî dervişlerinden olduğu söylenebilir. Türbesinde kendisiyle ilgili bir levhada adının Süleyman olduğu, nalbantlık, çakıcılık ve yoğurtçuluk yaptığı söylenir. Yine buradaki kayda göre kendisi celalli bir zâtmış.
Demiryalayan'la ilgili Afyon'da anlatılan birkaç anekdotu burada değerlendirmek istiyorum. Bunların kaynağı 2013 yılından beri Afyon'da ikamet eden kardeşim Mutlu Şen'dir (d. 1995).
İlk hadise şöyledur: Kardeşimin Ömer adlı arkadaşlarından birisi bu türbenin yanından geçerken "Bu zat ne kadar demir yaladı, çok mu demir yaladı?" diye biraz alaylı bir şekilde düşünmüş ve söylenmiş. Kendi ifadesine göre akşam yakaza hâline benzer bir hâl içindeyken kapı açılıp içeriye giren aksakallı, beyaz elbiseli ve elinde asası olan bir yaşlı kişi bu genci bir güzel dövmüş. Ömer adındaki bu genç kendi ifadesine göre hayatında böyle dayak yememiştir. Uyandığında genç bunun gün içinde aklından geçenlerden ve Demiryalayan'dan dolayı olduğunu düşünmüş. Ertesi gün türbeye gidip burada yatan zata dua edip kendisinden özür dilemiş.
*
Demiryalayan ile ilgili ikinci bir anlatı ise bir hırsızla ilgilidir. Hırsızın biri türbeye girip sanduka üzerinde bulunan örtüyü çalıyormuş. Türbedar bundan çok rahatsız olmuş artık. Bir gün türbedeyken ağzından "Örtüne sahip çık artık!" gibi bir söz çıkmış. Hırsız örtüyü çalmak için o gece türbeye geldiğinde birden kapının kaybolduğunu, her tarafın dört duvar olduğunu görmüş. Türbeden çıkamamış ve sabaha kadar orada öyle kalmış. Sabah türbedar geldiğinde adamı öyle görünce hırsız olduğunu anlamış. "Çık buradan, seni burada bir daha görmeyeyim!" diyerek adamı oradan kovmuş.
Demiryalayan'la ilgili anlatılar bunlar. Bunlar kaybolmasın diye buraya kaydedildi. Hayatı hakkında zaten pek bilgi olmayan hazretle ilgili bu hatıraların kaybolması gerçekten üzüntü verici bir şey olurdu. Tesirleri mânevî yönden elbette devam eden bu zâtların çeşitli vesilelerle anılması değer buhranı yaşadığımız şu günlerde çok yerinde olurdu.
Bukadar tiyatral değilde gerçekten tarih ışığında bilinen doğru neyse onu yazsanız kafi... yok onun rivayeti yok bunun rivayeti değil bilinen tarihi gerçek herkese yeter.