Bizim köyde sonbahar vakti. Millet kışlık odununu, yiyeceğini hazırlama derdinde. Kimisi de gurbetteki yavrusuna göndermek üzere bir şeyler hazırlıyor. Uvazlar kurutuluyor, süzme yapılıyor, odun ediliyor, büyük baş hayvanlar fındık bahçesinde dolanıyor. Fırışlık tepesinde ormanların üzeri rengârenk... Fındıklar, cevizler, elmalar, erikler, armutlar yapraklarını iyiden iyiye yerlere sermiş. Bahçelerde gezinirken durmaksızın bu kurumuş yaprakların sesini dinliyorum. Çok acayip duygular sarmalıyor beni. Sanırım bir nostalji hâli yaşıyorum.
Bununla beraber bizim uvaz dediğimiz cennet elmaları turuncu renkleriyle doldurmuş dört bir yanı. Her yerde o güzelim renkleriyle arz-ı endam ediyorlar. Güzellikleri, tatlarının lezzeti ile bu mevsimde göz ve gönül zevkimizi oluşuyorlar. Bunun yanında yanına gittiğim ceviz ağaçları da bana ikramda bulunmadan edemiyorlar.
Rüzgâr yaprakları havada uçururken, sonbahar meyvelerinin tadına bakarken, fındık bahçelerinde yürüyüş yaparken bendeniz de köyün semalarından toprağına kadar hemen her yerde bitmez tükenmez bir canlılığı duyuyorum. Fakat bu mevsimde köyün semalarında dur durak bilmeden bir rüzgâr esiyor her gün. Bana öyle geliyor ki, rüzgâr onca yaşanmışlığı ve hatırayı alıp götürüyor bir yerlere. Baharda yeniden onları geri getirmek üzere... Gidiyorlar fakat sonra geriye bir hüzün hâli kalıyor. O sebepten bizim köyde sonbaharda hüzün köye bir başka hâkimdir. Çünkü köyün her yeri ağaç, her yanı bahçe... Bu demektir ki, köyde durmaksızın bir hayatiyet var. Zaten hep böyledir. Baharda ve sonbaharda bu biraz daha fazla hissedilir. Birinde köye hâkim olan canlılık öbüründe katar katar göç etmeye başlıyor.
Sonbahar deminde köyde bir hüzün hâli olduğunu söylemiştim. Hüzün dediysem duyguların en kesif bir hâlde yaşandığı vakitlerden söz ediyorum demektir. Öyle insana bitmez tükenmez yeisler yükleyen bir rûh hâli değil bu. Sonbahar geldiğinde bu esen ve sarı, kırmızı, kahverengi yaprakları havada uçuran rüzgâr bizi durmaksızın düşüncelere sevk eder. Bu yüzden sonbahar geldiği vakit köye bir hüzün hâli hâkim olur gider.
Köyün güzellemesine nihayet yok. Onun her mevsim, her ay, her günde ayrı, apayrı hikâyeleri, güzellikleri ve geçmişten getirdiği tecrübeleri var. Her sohbet deminde, köyüme her kavuştuğumda bunlar bana biraz daha açılıyor. Biz sonbahar vesilesiyle bu yazıda bütün bunlardan sadece bir mevsime, onun getirdiklerine ve güzelliklerine yer ayırmış olduk.