Birbirimize yabancı gibi durmanın bir anlamı yok. Farklı kimliklere bürünmüş tek bir can değil miyiz hepimiz! Bu ayrılık gayrılık seni de yormuyor mu? Zamanı ve mekânı silen muhabbetimize ne oldu? Niye böyle hep uzaktan bakıyorsun? Ve niye hep böyle tedirginsin!
Bir âşinâlık olsun aramızda. Gönüldaşlık olsun. Çünkü ta en derinlerde buluşuyoruz seninle. İtiraz yüklü sözlerin özünü acıttığını, dâimâ bir yalnızlık örtüsüne bürünmenin seni üzdüğünü biliyorum. Çünkü yalnızlığın bazen kimsesizlik oluyor. Anlıyorum. Bazen bende de öyle oluyor. Sen de benim gibi gurbetlik çekiyorsun, seziyorum. Bu, gördüğümüz şeyleri ve bulunduğumuz mekânı yabancı görmekten, birbirimize dâimâ uzak durmaktan kaynaklanmıyor mu?
Özde buluşalım seninle. Özde buluşmayınca sözde buluşmaların ne önemi var! Daima böyle uzakta kala kala ve şu soğuk hâllerle neyi halledebildik!
Birlikten ve dirlikten uzak durmanın derdini yaşıyoruz içimizde. Hâlbuki böyle yaşamanın seni çok yorduğunu biliyorum. Ben de senin gibiydim bir zamanlar. Fakat artık böyle yapmıyorum. O eski hâlleri tercih etmiyorum. Sevgiyi, muhabbeti, anlayışı reddedenlere izin veriyorum hayatımda. Çekip gitmelerini izliyorum onları sorgulamadan. Kendimi yormadan atlıyorum böyle fasılları. Çünkü hayat biraz da onu seyretmekten ibarettir. Her şeye müdahil olamayız. Kimilerini, eğer yapabilirsek, sadece seyrederiz.