Bolu'nun güzel ilçesi Dörtdivan'dan sabah on sularında yola çıktım. Memleketim Ordu'ya gidiyordum. Güneşli bir nisan günüydü. Her tarafta mis gibi bir bahar havası vardı. Yeniçağa üzerinden Gerede'ye geçtim. Oradan da Samsun yoluna... Bir yolculuk faslı daha başlıyordu benim için. Yolculukları pek severim. İnsanın kendisiyle başbaşa kaldığı nadir zamanlardan birisidir her yolculuk.
Yollar kalabalıktı. Yine de köye gelene kadar keyifli bir yolculuk olduğunu söyleyebilirim. Çerkeş'te Pîr-i Sânî Mustafa Çerkeşî hazretlerinin türbesini ziyaret ettim. İnsanda tarifi zor mübarek hisler uyandıran Pîr-i Sânî Mustafa Çerkeşî aziz Bolu'daki Halvetî-Şâbânî geleneğinin mübarek bir kaynağıdır. Gerede'de, Bolu'da onun büyük himmeti vardır. Köyüme gidip gelirken azizin türbesini ziyaretle hatıraları ve muhabbetiyle gönlümü beslemeye çalışıyorum. Bugün de yine öyle yaptım.
Ziyaretten sonra yola tekrar revan oldum. Ilgaz'a yaklaşınca öteden Ilgaz Dağı, zirvelerini bürüyen karların güzelliği ile belirmişti. Masmavi gökyüzünün altında bu bembeyaz güzellik âdeta bir gelinlik gibi dağın zirvesini kaplamıştı. Bu güzellik beni her fasılda onu izlemeye mecbur etmiştir ve ben de onu izlemeyi bir göz ve gönül ziyafeti kabul etmişimdir.
Yollarda baharın neşesi hissediliyordu. O güzelim ve yalnız köylerden âdeta bir davet duyuluyordu. Nedense bu köyler beni kendine çekiyor ve ben gözlerimle onları ziyaret ediyordum. O kısa bakışlardan geriye kalan görüntüleri zihnimde zenginleştiyordum. Yollarda olmak böylece daha bir güzel oluyordu.
Yolculuklarımda Samsun'dan sonra hep özlediğim Karadeniz'e takılır gözlerim. Göğün ve denizin mavisi buluşmuştu denizde yine. Trafik çok yoğundu. Gözlerimi ve gönlümü ufka bakıp bakıp dinlendirdim. Samsun'dan Fatsa'ya kadar devam eden trafik yüzünden yolculuk müşkil bir hâl almaya başladı. Fakat şükür ki, memleketin yoluna girdiğimde bahçelerin, dağların yeşili göz ve gönül doyurmaya yetiyordu. Meyve ağaçları çiçek açmış, fındık bahçeleri fıstık yeşilinin o hoş güzelliğine bürünmüştü. Bu tatil faslının baharın coşkusuyla dolu olacağı şimdiden belli oluyordu. Nitekim köyüme vardığımda bunun böyle olduğunu hemen anladım. Her yer baharın coşkusuyla pek güzeldi.
Her yolculuğun olduğu gibi bunun da sonuna gelmiştim. Fakat hissettiklerim asıl daha sonra gösterecekti kendini. Yolda gördüğümüz, düşündüğümüz, hissettiğimiz şeyler içimizde birikirken vakti zamanı geldiğinde elbette onlar bahara uyanan meyve ağaçlarının çiçekleri gibi olacaklar. Şimdilik toprağın özünde uyuyan tohum gibi onlar. Orada bir müddet ve dilediğince kalabilirler.