Yedigöller'de insanı çok derinden besleyen bir tefekkür hâli olur. Burada düşünmek çok keyiflidir. Göllere yansıyan gönle de yansıyandır aynı zamanda. Bu sükûnet ve sessizlik tefekkürün kaynağıdır burada. Hep itiraz yüklü bir zihnin burada susturulması gerekir. Zihnen dinlenmek ve tefekkürün zengin bir ilham ile beslenmesi için bu gereklidir.
Duygudan, düşünceden yana nasip arayan birisi için Yedigöller gibi gür bir ilhama sahip ne kadar yer vardır!
Bazen burada zihni besleyen bu tefekkürün böylesine gür olması üzerine düşünürüm. Giderek anladım ki, tefekkür güzellikten beslendiği vakit verimli oluyur. Çünkü düşünce dediğimiz şey duyguyla çok derin bağlara sahiptir. Duygularımız canlı olduğu zaman düşüncemiz de canlı olur. Fikir, güzelliğin yanı başında bizi yormaz. O, kendi yatağında sakin ve mutlu bir halde akan bir nehir gibidir artık. İçimize doğdukça yorulmayan, bizi de yormayan düşünceler duygudan ve coşkumuzdan da beslenince onların yazılması, yazıldıktan sonra da okunması zevkli bir meşgale hâline gelir. Bence buradan doğan şeye ilham demek daha doğru olur. İlhamın da mekânın ve zamanın bizden talep ettiği şey olduğunu bilmiyorum söylemeye gerek var mı?
Yedigöller'de ilhamın, tefekkürün, duygunun bu kadar gür olmasının hikmeti bence onun güzelliğidir. Bu güzelliği gönül duyar, zihin de bir tecrübeye, düşünceye dönüştürür. Elinde bir sanatı olan kimseler de elbette bundan bir eser ortaya koyar.
Sonuç olarak Yedigöller'de tefekkür insanı besleyen ve duyguyla bütünlük arz eden zevkli bir meşgaledir. Bu da Yedigöller'in bize yaşattığı bir güzelliğin yansımasıdır.