Bazı insanlar sırf sevmek için yaratılmıştır. Aksi bir durum onlar için derin bir yorgunluk, üzüntü ve acı demektir.
Sevememek bazen öfke ve gazap gibi büyük patlamalara sebep olabilir. Çünkü insanın içinden yükselen duygular kendine hep bir muhatap arar durur. Sevgi de böyledir. Belki de sevgi, kendisine hakiki bir muhatap arıyordur.
Bazen bir kuşu, bazen bir çiçeği, bir ağacı veya güzel bir tabiat köşesini sebepsiz yere ve dolu dolu sevdiğinizi hissettiniz mi? Yahut bir köyü veya kasabayı... Böyle bir şey varsa bu, özümüzden gelen sevme ihtiyacı dolayısıyladır. Sevmek zaruri bir şeydir. Yemek ve içmek gibidir.
Sevmek isteyen biri için asıl zor olan sevememektir. Sevginin taklidi bile güzeldir, derler. En azından bunun bir çıkış yolu olduğunu düşünebiliriz.
Bazen sevgilerin kaybolduğunu düşünürüz. Bir zamanlar sevdiğimiz kimselere ve şeylere karşı bir muhabbet kırıntısı bile duymamak ilginç bir şeydir. Acaba o vakit gerçekten sevdik mi? Yoksa sevgimizi ilgiyle mi karıştırdık? Bunu bir düşünmek gerekir.
Sevginin ilgiyle çok fazla karıştırıldığı bu zamanda bunun çok defa yaşandığı da bir gerçektir.
Sevgi kolay kolay yok olmaz. Annenin evladına duyduğu sevgi gibi... Halbuki şimdilerde sevdiğimiz bir kimse için bir süre sonra kolaylıkla sevmediğimizi söyleyebiliyoruz. Burada bir tuhaflık var.
Şüphesiz bugünün insanı eskisine nazaran sevdiğini zannettiği kimseye daha az bağlanıyor ve bu kimselerden daha çabuk kopuyor. İlgileri ve sevgiyi çok fazla dağıttığımızdan mı kaynaklanıyor bu.
Sevmek bir ihtiyaçtır. Fakat onu da olur olmaz her yerde harcamamak gerekir. İnsan sevdiği şeylere dönüşür. Bu yüzden sevdiğimizin ne olduğuna dikkat etmek gerekir. Çünkü bu âlemde sevgi gibi güçlü ve dönüştürücü çok az şey vardır.










