Bir insan bu hayatı ne kadar sade yaşıyorsa yaşamı o kadar derinden kavramış demektir. Hayatı, işini, söylediğini zorlaştıran kimse aslında ondan hiçbir şey anlamamış sayılır.
Bir şeyi anlatırken asıl olan, onu öğretebilmemizdir. Muhatabı mevzuya çekebilmemizdir. Giyinirken de sadelik insanı en güzel gösteren şeylerden biridir. Bir şey veya kimse, insanın üzerine çıkıyor, kibir satıyor, daima kendini pazarlıyor ve şirin göstermeye çalışıyorsa orada samimiyet ve sadelik aranmaz. Üstelik işin sonu genelde hüsrandır.
Hayatı var eden kuvvet, ortalıkta pek görünmeyen manâdır. O da gürültüden, samimiyetsizlikten, gösterişten pek hoşlanmaz. Manâ, hiçbir zorlamanın olmadığı yerlerde hissettirir kendini. Özellikle de bir sadeliğin olduğu yerlerde.
"Sadelik en yüksek gelişmişlik düzeyidir." diyen Leonardo da Vinci doğru söylüyor. Çünkü insan, kendini sadelik içinde ve samimî duygularla keşfediyor.
İşi laf kalabalığına boğan, bilmediğini bilmediği hâlde ısrarla biliyormuş havasında olan, samimiyetten uzak, kendine ve insana yabancı kimselerin hayattan anladığı şey gösteriş, riya ve kibirdir. Buradan, hayatın anlamı demek olan sadeliğe yol bulunamaz.
Tabiattaki her şey derin bir sadelik ve samimiyet içinde görevini yerine getirir. Bir şeyin hiçkimseye kendini göstermek gibi bir kaygısı yoktur. Fakat insanda iş değişir. O, varlık içinde yokluğu tecrübe etmek için yaratılmıştır. Lâkin gelip geçici olan şeyler insanı ve tefekkürü zaman zaman bastırır. Tecrübe edilmesi gereken duyguların yerini eşyalar ve gösteriş almaya başlar. Bir duyguya sahip olmamız ve onu yaşamamız gerekirken içimizdeki boşluk varlıkla giderilmeye çalışılır. Asıl güzelliğin de samimiyet ve sadelikte değil, giyimde kuşamda olduğu sanılır. Çok konuşmak çok şey bilmek gibi gösterilir. Bunların hepsi de yanılgıdır. İnsan bu anlamda yanılgılar yumağıdır.
Sadelik bir yönüyle huzur demektir. O, huzurlu bir insanın en derin ifadesidir. Her fiil, her söz, her şey sonunda sahibine dönüyor. Kimin ne olduğunu vicdanlar çok iyi biliyor. O yüzden sadelik içinde, samimî duygularla yaşamak, bir zaman sonra içimizde yaşanacak hesaplaşmaya da hazır olmak demektir.