Yaşayan bir insanın tecrübeleri işin nihayetinde yeryüzünün en ihtişamlı hakikatidir. Maksat yaşamı tecrübe etmek olduğuna göre tecrübe insanlık birikimidir. Bu hayat ırmağı içerisinde duygularımız ve düşüncelerimiz zenginleşerek akar.
Başa ne gelirse gelsin yaşamak bu hayatta sonsuz bir kuvvetle varoluşumuzdan ileri gelir. Hayatın amacı manevîdir. İnsan, maddeyi olduğu kadar olayları ve durumları da kendinde manâya dönüştürür. Hikmet, edebiyat, şiir hayatı yorumlayan insanın eseridir.
İnsan inançlarıyla, tecrübeleriyle, duygularıyla kendini var eder. Yaşamak kendimizi manâda var etmek demektir ve insan hayatı bu bakımdan saygıyı hak eder.
Hayatı anlamak ve tecrübe etmek niyetiyle yaşayanların gücü buradan gelir. Çünkü yeryüzünü seyahatle veya yürüyerek keşfe çıkan bir seyyah gibi insan da her dâim kendini tanıma ve iç âleminde seyir hâlindedir. Bunu fark etmek önemlidir.
İnsan yanılabilir, hata edebilir. Bilinçli yapılmadıkça ve ders alındıkça her hata insanı ileriye taşır. Halı dokuyan kimselerin irfan hayatımıza dâhil ettiği "Her yanlış bir nakış!" sözü de bunu yansıtır. Yanlışlarımız hayatımızın seyrini belirliyorsa kaderin insana müdahalesi söz konusudur.
Nerede ve nasıl olursa olsun hayat ırmağı akar durur. Suyun hakikati onun aslına kavuşmasıyla ortaya çıkar. Yaşamak onun hareketiyle mümkündür. Su, yerinde durdukça hayat meydana gelmez. Fakat asıl olan, hayat ırmağını mümkün olan en temiz şekilde hakikat deryasına kavuşturabilmektir. İnsan da su misâli bir yolcudur. Yaşarken türlü zorluklardan, güzelliklerden, tecrübeden beslenerek bu hayattan geçip gider. Geriye ise yaşanmış zamanlar, tecrübe edilmiş duygular ve düşünceler kalır.