İnsanın en kıymetli serveti ailesidir. Anne baba, eş ve çocuklar ve dahi torunlar hiçbir zenginlik ölçüsü ile ölçülmez. Eften püften bahanelerle kalp kırmak yerine yapıcı olmayı tercih edelim, onlara zaman ayıralım. O kadar lüzumsuz mevzulara zaman ayırıyoruz ki, bu zamanların çok azını bile aile fertlerine ayırmıyoruz, nitelikli zaman geçirmiyoruz. Geçen akşam , Gazeteciler Cemiyetimizin programı sonrası arkadaşımı bırakırken, kahvehanelere gözüm çarptı, neredeyse hepsi tıklım tıklım. Arkadaşıma şöyle dedim: ‘Burada geçirecekleri zamanı aileleriyle geçirseler daha iyi olmaz mı’?
Arkadaşım da, birçoğunu biliyorum önemli bir kısmı da emekli. Sabah mesaiye gider gibi çıkar gelirler, akşam da geç vakit evlerine giderler. Herkesin kendi tercihi diyebilecek bir şeyimiz yok, yalnız doğru bulmadığımı da ifade etmek isterim. Yaşanmış bir hikayeden hareketle ‘emekli’ bir vatandaşımızın hikayesini aktarmak istiyorum kendi dilinden..
"Erken yaşta emekli oldum ben" diye başladı söze..
"Emekli olmadan evimi arabamı da almıştım. Dört çocuğum var, onları da evermiştim"
Anlatırken gözleri yerde kendi ayakta...
Bir ben, bir hanım, bir tas çorba, bir tas yoğurt, biraz turşu..
Gahersiz (kahırsız) ayağımızı uzatıp yaşardık..
Ama daha ne yaşımız var ne yasımız çok şükür.
Hanım gezelim ne işimiz var derdi, yok derdim..
Paramız var yahu elimiz ayağımız tutuyorken şu kaplıcalara gidelim der, yok derdim..
Şöyle bir yürüyelim der, yok derdim.
Beş lira harçlık ister, iki lira verirdim..
Neden bilmem onun istediği kanalı bile açmazdım.
Son beş altı senedir de onunla uyumazdım..
Telefonla konuşsa uzatma kapat, bir komşuya hamur pişirip vermek istese tantana çıkarırdım..
Ve güya hanımım CAN yoldaşımdı. O bana CAN yoldaşıydı ama meğer ben değilmişim.
Bir sabah uyandım yok. Yastığının altında çorapları, tülbenti var, ayaklarını sildiği havlusu bile ıslak ama o yok.
Kıldığı son vakit namazı sabah namazıydı, öğlen namazından sonra topraktaydı benim hanım.
Evim, arabam, elimde TV kumandam, cebimde param. Her şeyim bana kaldı...
O gitti. Yalnız kaldım..
Onun tüm istedikleri imkan dahilindeydi. Ama ben istemedim..
Sağlığım param gücüm kuvvetim ve karım varken ben hiçbiri için yoktum.
Şimdi karım gitti ama ben hepsi ile var iken yok oldum. Şimdiki aklım olsaydı cümlesi bir geç kalınmışlık çığlığı.
Şimdiki aklınızı, vicdanınızı can yoldaşlarınızdan esirgemeyin.
Evlatlarınız ne görecekse sizin kapınızda görsün. Dünyada misafiriz. Kim kimden önce gider belli değil..
Eşlerinize güttüğünüz inat sizin vicdanınızda taş olur, onun başucuna dikilmiş taşa bakar kalırsınız...
Yaşanmış ve yaşanan bir hayat hikayesidir, ibret alınması dilelerimle.... ***
***Kaynak Kişi: Asalet Salgınoğlu
Lokman ÖZKUL
Eğitimci-Yazar
lokmanozkul@gmail.com