Mavi cezaevi arabası Ulucanlar Cezaevi’ne yaklaşırken zaman 1970 yılını gösteriyordu. 17 yaşındaki mahkum 7 yıl sürecek cezaevi hayatına başlamak üzereydi.
Bundan sonra olacaklar hem kendisinin hem de birçok insanın kaderini değiştirecekti. Gün akşama kavuştu. Kapılar sürmelendi. Karavanadan payına düşen çorbaya baktı.
Daldı gitti uzaklara.
1953 yılında doğar, Turgay Tanülkü. Babasını küçük yaşlarda kaybeder. Annesi çamaşır yıkayarak geçimlerini sağlamaya çalışır. Fakat ne mümkün. Hayat zordur. Fakirlik vardır. Birde gençlik.
Yetiştirme yurdu, arkasından da cezaevi….Turgay’ı zor günler beklemektedir. Cezaevinde yaşadığı olaylar tüm dengeleri alt üst eder.
Cezaevine girdiği yıl 2 okul birden kazanmıştır. Hukuk fakültesi ve konservatuarın tiyatro bölümü. O tiyatroyu seçer.
Okulu cezaevinde bitirir. Bir gardiyan onu her gün okula getirir, aksamadan gelip alır. Demir parmaklıkları ağaç kabul eder, umutlarını canlı tutar. Koğuştaki mahkumlarla tiyatro yapar, fıkralar anlatır.
Şaşkındır ne işi vardır çocukların cezaevinde, öğrenir sonra mahkum aileleriyle kalan çocuklardır.
Çocukların zor hayatlarına tanık olur, ve bir söz verir kendine; eğer bir gün buradan çıkarsa geri dönecek ve mahkûm çocuklarına yardım edecektir.
Aradan geçen 7 yıl sonunda çıkar cezaevinden Turgay Tanülkü. Özgürdür. Tiyatro yapmaya başlar, cezaevlerine oyunlar götürür. Amacı bu çocuklara yardım etmektir.
Hayat sakinken, tam da oturmuşken tanışır Zehra’yla, Zehra genç, Zehra güzel, Zehra farklı, severler birbirlerini, yürekler anlaşır. Ama Turgay Tanülkü’nün büyük bir sırrı vardır, paylaşır Zehra’yla.
Bak der ; Ben eş olarak seni seçtim, sevdim. Ama sana bir evlat veremem. Zehra vazgeçmez Turgay Tanülkü’den. Daha sıkı sarılır. Olsun der dışarıda bir çok anasız babasız çocuk var. Bizde onlara bakarız.
Öyle de olur. Elele verirler. Sevgileri vardır, azda bir paraları, cezaevindeki çocuklara erzak ve kıyafet gönderirler.
Fakat bir zaman sonra anlarlar ki yardımlar çocuklara ulaşmıyor.
Ailelerle konuşup çocukları yanlarına alırlar. Bir ev tutarlar. Turgay tiyatro yapar. Zehra çalışır. Kiralarını ödedikten sonra bütün paraları çocuklara gider onları giydirir, besler okuturlar. Gittikçe çoğalır çocuklar. Zehra hiç bırakmaz Turgay’ın elini, şikayet etmez. Çocuklara annelik eder….
Söylemezler kimseye bu durumu, korkarlar çocukları üzülecek diye, 26 çocuk artık büyümüştür. Genç kız, genç adam olmuştur. Turgay Tanülkü ünlenmiş Televizyonda bir çok dizide oynar olmuştur. Çocuklar okulları bitirip meslek sahibi olmuşlardır.
Avukat olan kızıyla sık sık buluşur. Fakat insanlar bu buluşmaları yanlış anlarlar, sevgilisi zannederler.
Avukat kızı ‘BABA BEN AÇIKLAYACAĞIM ARTIK DURUMU DER’ ve yıllardır saklanan gerçek ortaya çıkar.
Turgay ve Zehra Tanülkü 26 çocuk büyüttü.
En büyüğü 45 yaşında.
Evlatlarından 2 tanesi savcı 1 tanesi avukat oldu
Turgay Tanülkü; Kurtlar Vadisi (Şahin Ağa) Ferhunde Hanım ve Kızları, Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz ve son olarak Fetihler Sultanı: Mehmet gibi..dizilerden ve oynadığı filmlerden aldığı paraları çocukların eğitimine harcadı.
Turgay Tanülkü her Anneler Günü’nde eşi Zehra’dan özür diledi.
Çocuklar gerçek ailelerine hiç dönmedi, Turgay Tanülkü’yü baba kabul ettiler.
Turgay ve Zehra Tanülkü çifti bugün 101 kişilik kocaman bir aile oldu, torunlar buna dahil.
Turgay Tanülkü ‘Kağıttan Hayatlar’ filminde kendi hayatını oynadı.
Hayat her gün bir şey alır bizden yerine başka bir şey verir, bu hikâyenin gizli kahramanı Zehra’dır aslında.
Onun desteği sayesinde bu gün 101 kişilik aile oluştu.
Peki gerçek baba kimdir. ?
Doğurtup bakmayan mı yoksa kendi çocuğu olmadığı halde sahip çıkan mı?
Hayatımızdan gerçek babaların gerçek annelerin eksik olmaması dileğimle...
Lokman ÖZKUL
Eğitimci-Yazar
(Hikaye: Alıntı)