Bu yazımızda bir nesil ve göç değerlendirmesi yaparak sosyal bir konuya değineceğiz. Bizim kuşak ve bizden önceki kuşakla günümüz kuşağı arasında özellikle iktisadi yaklaşımlardan kaynaklanan bir kıyaslama cihetinde bulunacağız. Köyden şehire göçler de arttı, köylerde çok fazla nüfus kalmadı, günümüzde biraz tersine dönüş yani şehirden köye dönüşler gerçekleşiyor olsa da, şehir nüfusunun ezici üstünlüğü devam ediyor.
Bir arkadaşımız anlatıyor bizim kuşaktan:
‘’Ben çocukken babamın 500 dönüm tarlası, traktörü, ortalama 150 koyunu, üç beş ineği ve danaları vardı.
Yılda 60 ton buğday, 150 kuzu, bir iki dana satardı.
Ve ben kendimizi fakir sanırdım hep. Çünkü hep üstümüzde eskimiş elbise ve ayakkabı vardı.
Sobada tezek yakardık. Saman ile ekmek yapılırdı.
Ama et yemeğinden artık bıkıyorduk, hayvanın iç organları köpeklere verilirdi. Yumurta yememek için sofradan kaçardık. Pastırma sucuk günlük yiyeceğimizdi.
Tereyağı, peynir, yoğurt bozulunca atar yenisini yapardı annem.
Bana göre zengin, şehirde oturan şık giyinen şehirlilerdi.
Ve muhtemelen herkes böyle düşünüyordu.
Çünkü herkes çocuklarını devlet memuru yapmak ve kamu kurumlarında çalışması için okutuyordu.
Okusun hayatı kurtulsun. Köyde hayatını çürütmesin derlerdi. Bu düşünce geleceğimize şekil verdi’’
Köyden şehire göçler arttı. Köydeki geniş imkanlar yerine şehirde dar alanlarda sıkışıldı kaldı, kamuda ihtiyaç gitgide azaldı. Sonuçta herkesi kamuda istihdam etmek mümkün değil. Özel sektör şu anda daha fazla kişi istihdam ediyor diyebiliriz. Köyden şehire göç furyası haliyle insanlarımızı eskiye nazaranfakirleştirdi diyebiliriz. Yüzde on ile yüzde yirmi arasında bir kesimi bir kenara ayırıp diğer büyük çoğunluğa baktığımızda, asgari ücretle çalışan insanlardan oluştuğunu görüyoruz. Tercih sebebidir, saygı duyulur.
Bize ilkokul hatta ortaokul yıllarımızda hayat bilgisi ve sosyal bilgiler dersinde, ülkemizin tarım yönünden dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olduğu öğretilirdi.
Günümüzde ve yıllardır gelişen köyden şehire göçün neticesinde bu veriler altüst oldu. Nihayetinde tahıl ürünleri başta olmak üzere; domates, biber, patlıcan vb.. sebze çeşitlerini yeteri kadar üretemeyen bir ülke olduk..
Arkadaşımız devam ediyor.
‘’Şimdi buradan bakıyorum ki!Babam çok zengin bir adammış, Resmen ağa imiş.Ama sürekli tasarrufu kişiliğinin bir rüknü yapmış, gereksiz elbiseleri israf saymış.
Köylüler şehire göçtü.
Şehirler büyüdükçe, köyde tarla satıp şehirde arsa aldılar. Daire karşılığı verdilermüteahhite, üçer beşer daire aldılar’’(gayrimenkulü olanlar).
Şimdi o dairelerde oturup asgari ücrete çalışanlar (bereket ki kira vermiyorlar) yeteri kadar yiyecek sebzeyi meyveyi,soğan patatesi alamıyorlar, tereyağı, peynir bal alamıyorlar. Yeteri kadar dengeli beslenilemiyor.Bu dediklerimiz sadece gıda ile alakalı.
Şehirlerden köylere tersine göçler olsa da, hala köylerde yaşayan vatandaşlarımızın şehirlere göçü devam ediyor.
Devletimizin de şehirden köye geçişi teşvik ettiği ve desteklediği, köylerde yaşayan insanları istihdam amaçlı teşvikler vererek desteklediği bir düzlemde, şehirlerdeki bu popülasyonu düşürmemiz gerekir. Bilakis köylerde tarım ve hayvancılık üzerine istihdam artırılmalı, fenni bir şekilde tarım ve hayvancılık yapılmalı.
Arkadaşımız diyor ki, eğer bu köyden şehire göçler devam eder ve köylerde ziraat, hayvancılık daha da azalırsa, bunlar daha iyi günlerimiz.
Lokman ÖZKUL
Eğitimci-Yazar