Bazen içimdeki hatıra duygusunu besleyen kokularını düşünüyorum köyümün. Uzun bir aradan sonra köye gelince sanki ilk defa duyuyormuşçasına aslında çocukluğumdan beri âşinâ olduğum o çeşit çeşit kokuları tertemiz havayla beraber içime çekerim. O kokularla birlikte gönlüme bir yığın hatıra dolar.
Köyde koku hatıra demektir. Geçmişi en iyi muhafaza eden de sesten sonra bence bu kokulardır. Ben, kokunun görüntüden daha net bir şekilde hatırayı koruduğunu düşünüyorum.
Köyümün o güzelim kokuları üzerine düşünürken derhâl maziye intikal ederim. Belki geçmiş o zaman bütün derinliğiyle şimdiye dolar. Muhtemelen yaşadığımız hâl, geçmiş, gelecek ve şimdinin kayıtlarından kurtulmaktır. Bunu özelikle köyümde bahçelerden, derenin özünden, tarlalardan, evlerden yükselen kokular sayesinde anlarım.
Hatıralarım benim dimağıma biraz da koku şeklinde kodlanmıştır. Çocukluğumda çokça duyduğum mesela fındığın kokusu beni derhâl önceki yaşadığım zamanlara götürür. Dartamılarda bir an bile bulunsam hemen bunların içinde çocukken yaşadığım zamanları hatırlarım.
Köyde böylece her duyduğum koku bende geçmişe açılan renkli bir pencere hâline gelir. Ben bu pencereden içimde yaşayan çocukluğumu seyrederim. Neler görmez, neler düşünmem böyle vakitler!
İşte köyümde bir yerde oturup saatlerce ve keyifle vakit geçirebilmemin özünde böyle bir hâl yatar. Gördüğüm ve duyduğum şeylerde olduğu gibi teneffüs ettiğim havada da yaşanmış bir mâzî gizlenmiştir. Bu, hatıranın sadece insanda yaşamadığını, aslında geçmişin mekânda ve zamanda kayıtlı olduğunu gösterir bize. Fakat bunu duymak için yine bir insan gerekir. İnsan doğadaki maddî şeyleri daima işlediği gibi aslında doğada daima var olan duygu ve düşünceleri bir ilham olarak duyup yaşama güzelliğine de sahiptir.
Köyümün kokuları derken bunları düşünüyorum. Aslında onlar daha bir çok güzelliğin duyulmasına vesile oluyorlar. Fakat bunlar hep birer şahsî intibalar bütünüdür ve birçoğunu yazıya dökmenin imkânı da yoktur.