Hayat denen rüyadan uyanıp gördüğüm onca düşü yorumlamak isterdim. Hayatın bir rüya, insanların da uykuda olduğu daima söylendiğine göre bunun bir hakikat hâlinde insana tecelli ettiği bir yer olmalıdır. Işte ben o yeri, o hâli istiyorum.
Hayatın bir rüya, gelip geçilen bir yer olduğunu değişim üzerinden okumak ve hissetmek mümkün. Sıkıcı olan bu rüyanın hiç bitmeyecek gibi ve bazen de bir kâbus hâlinde üzerimize gelmesidir.
Hayatın bir rüya olduğu hususu onun yorumlanması gerektiğini söyler bize. Dünya ne de olsa hâlâ bilinmez ve gerçekliği üzerinde tartışabildiğimiz bir yerdir.
Bana öyle geliyor ki, uyumak bir yönüyle insanın kendi gerçeğine uyandığı bir haldir. Fakat orada da gördüğümüz rüyalar çoğu zaman semboliktir ve bir yoruma tâbi tutulması gerekir. Tıpkı bu dünyada yaşadığımız şeylerin yorumlanması gerektiği gibi.
Bir rüyanın içinde yaşadığımız, bana kalırsa gerçektir. Fakat bu rüyanın başı ve sonu çok meçhul. Anlamaya çalışarak kendimize bir yol tayin etmeye çalışıyoruz.
Anlaşılan o ki ölüm, hayat denen bu rüyadan bir uyanma hâlidir. Nihayetinde bunca kabusun ve umudun yaşandığı rüyadan uyanmayan yoktur. Asıl güzel olanı ise yaşarken uyanabilmektedir.