Değerli Okuyucularım,
Bugün sizlere şairin yaşadığı dönemde bir anda görüp kara sevdaya nasıl bağlandığını ve sevdiği kadın için sevdanın, sevginin, aşkın bazen de yer yer çaresizliğin ne kadar büyük olup ölümsüz olduğunu dile getiren güzel bir şiir ve onun nasıl yazıldığının hikâyesinden bahsedeceğim. Şiirimiz ve hikâyesi şu şekildedir:
Mihriban Şiir’inin Hikâyesi
1960 yılında yaşadığı ölümsüz aşkı kelimelerle ebedî kılan Abdurrahim Karakoç’un gerçek adını gizleyip, Mihriban diye seslendiği o güzel Anadolu kızının hikâyesidir bu…
Köyde düğün olacaktır, civardan misafirler gelmeye başlar. Genç Abdurrahim köyünde genç bir kız görür, gördüğü kız ailesiyle komşunun düğününe gelen misafir bir kızdır. Ve onunla tanışmak nasip olur.
Mihriban’ın kelime anlamı: Şefkatli, merhametli, muhabbetli, güler yüzlü, yumuşak huylu manasına gelmektedir. İşte bu kız da aynı şeyleri kendi sıfatıyla yapmıştır. Misafirlikleri ilerledikçe bu ikilinin aşk’ı da ilerler. Bir sabah Abdurrahim kalkar ve Mihriban adını koyduğu sevdalısını görmeye gider, gider ki misafirler gitmiştir. Abdurrahim’in dünyası artık değişir, hayat manasızlaşmıştır, aşk acısı yüreğini yakıp kavurmuştur. Bunun hâlini gören ailesi, kızı bulmak için Maraş’a gider, uzun bir süre ararlar ve sonrasında kızın ailesini bulur ve kızı isterler. Önce “kız küçük” derler, bahane bulurlar. Bakarlar ki Abdurrahim’in ailesi ısrarcıdır, gerçeği söylerler:
“Kız nişanlıdır…”
Ailesinin hâlinden olumsuzluğu sezen Abdurrahim, kızın nişanlı olduğunu duyunca da:
“Bir daha bu evde onun ismi anılmayacak ve konusu geçmeyecek.” der.
7 yıl sonra aşk ateşinin sönmediği anlaşılacaktır. Ve işte sonrasında da şu şiir yazılıp dillerde dolaşacaktır:
Sarı saçlarına deli gönlümü,
Bağlamıştın, çözülmüyor Mihriban.
Ayrılıktan zor belleme ölümü,
Görmeyince sezilmiyor Mihriban.
Yar, deyince kalem elden düşüyor,
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor,
Lambada titreyen alev üşüyor,
Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban.
Önce naz sonra söz ve sonra hile,
Sevilen seveni düşürür dile.
Seneler asırlar değişse bile,
Eski töre bozulmuyor Mihriban.
Tabiplerde ilaç yoktur yarama,
Aşk değince ötesini arama.
Her nesnenin bir bitimi var ama,
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban.
Boşa bağlanmış bülbül gülüne,
Kar koysan köz olur aşkın külüne,
Şaştım kara bahtım tahammülüne,
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban.
Tarife sığmıyor aşkın anlamı,
Ancak çeken bilir bu derdi gamı.
Bir kördüğüm baştan sona tamamı,
Çözemedim çözülmüyor Mihriban.
Bu şiir daha sonra türküye dönüşünce de duymayan kalmaz.
Tabii ki Mihriban da…
Bir mektup yazar Abdurrahim’e:
“Unutmak kolay değil” der.
Abdurrahim ikinci bir şiir daha yazar:
“Unutmak kolay mı?” deme,
Unutursun Mihriban’ım.
Oğlun, kızın olsun
Unutursun Mihriban...