Köpek pençesindeki yavru kurdun yüzünü kendine çevirerek pis bir kahkaha atmış. Tepesinden küstahça bakarak, “Demek kurt olacaksın ha, seni tilki sandım” diye onu bir de öyle yaralamış. Zayıf bir umutla, “Vakit kazanmaya çalışmanın bir yolunu bulur muyum” diye düşünmüş ama çaresiz boynunu bükmüş. Bekçi köpeğinin konuşmaya pek hevesli olduğunu hissedince “Onu konuştursam mı yoksa bir şey mi rica etsem” diye aklından geçirirken, “Çok yorgunum, izninizle, az dinlensem” demiş. Köpek onu öteye fırlatırken, “Dinlen bakalım çıfıt diye” daha da küstahlaşmış. O, o küstahlıkla gerinirken yavru kurt korkuyla kendi için bir çıkış yolu düşünüyormuş ki konağın hizmetçisinin sağa sola bakmadan et kemik dolu bakır bir tepsiyi köşedeki kulübenin kapısına bıraktığını görmüş. Hizmetçi kadın içeri geçince yavru kurt yutkuna yutkuna köpeği konuşturmak için, “O mükellef sofra kimin için” demiş. Köpek yarım ağız bir kahkaha üzerine, önce “Enselediğim misafirlerim için”, sonra da gururla, “Her günkü sofram” demiş. Kasıla kasıla bu çiftlikte nasıl imrenilesi bir hayat sürdüğünü, velinimeti efendisinin ne kadar keremkâr bir insan olduğunu, onun kapısında olmayı hiçbir mertebeye değişmeyeceğini ağzından bal damlaya damlaya anlatmış. “İşte böyle”, dedikten sonra sesini sanki başkasına da duyurmak ister gibi, “Şimdi beni iyi dinlemeni istiyor, sana bir teklifte bulunuyorum. Ekmek elden su gölden bu çiftlikte bana refakat eder, yanımda kalırsan sana da böyle birinci sınıf konforlu bir hayat sağlarım” demiş. Yavru kurt hayretler içinde tepeleme et dolu tepsi ile kazınan midesi arasında, özgürlükle bekçilik arasında çetin bir iç savaş yaşarken ‘Ne hayatlar var, şu taksimi kurt yapmaz’ diye düşünüyormuş. Yavru kurt sözü az uzatıp biraz geri çekilmiş ve ona “Yanlış mı görüyorum, o boynundaki iz neyin nesidir” diye sormuş. Bekçi köpeği bu talihsiz soru karşısında gözlerini kaçırarak yutkunmuş ve “Önemsiz bişey demiş”. “Nasıl yani” deyince yavru kurt, köpek yüzünü düşürerek “Önemsiz bir şey, tasmanın izi o” demiş. “Tasma ne ki” demiş gözleri büyüyerek yavru kurt. Öteki hiç hazzetmemiş diyaloğun buraya kaymasından ama uzunca da izah etmiş çiftliğin ve kendinin güvenliğinde tasmanın işlevini. Tasmanın zannedildiği gibi özgürlük alanını kısıtlamadığını sadece vazife alanını belirlediğini Özgürlüğün sınırsızlık demek olmadığını, bu kapıya kapaklandığında tasmayı, zinciri, yal’ı bir süre kendisinin de yadırgadığını ama zamanla başka hiçbir yerde hayal edemeyeceği imkânlara ve lezzetlere alıştığını uzun sıkıcı örneklerle anlatıp durmuş. Yavru kurt aklını başından alan taze etin çıldırtan kokusuna rağmen açlığını unutmuş. Duyduklarına inanmakta güçlük çeken kurt, güya aldırışsız etrafı kolaçan ederek bir ışığa bakmış, bir çite, bir kapıya bakmış bir iç sesine. “Ben tasmasız daha mutluyum” diye bir hamlede tel örgüyü aşacak olmuş ki kudurmuşcasına bağırarak yeri göğü birbirine katan köpek pençesiyle onu yere indirmiş. Masaldan beklenen yavru kurdun tel örgüyü aşıp ormana özgürlüğe karışmasıydı ama öyle olmamış.
Köpeğin konforlu hayatı aklını başından almamış ama kursağına giren birkaç lokma bütün direncini kırmış. İçinden “Bir daha mı geleceksin dünyaya” demiş ve dilemmasına son vermiş. Bekçi köpeği de onun “Akıllıca” kararından büyük hoşnutluk duymuş. “Gel gözlerinden öpeyim” demiş ve öpmüş. “Zaten hemcinsiz, hatta sadece kurtlarla değil çakallarla ve tilkilerle de kan bağımız var ama hayatın yaptığı dağılıma göre rolümüzü oynamak zorundayız” demiş. Beraber yaşamaları hâlinde kimsenin kınamasına bakmadan mutlu mesut olacaklarını, her insana değil ama güçlü bir insana refakat etmenin esasen son derece güvenli olduğunu, köpeklerin saygınlığının insan türü nezdinde şimdi zaten zirvede olduğunu, bunun bir tesadüf olmadığını, eski önyargıların kırıldığını, artık milyonların köpeği insana tercih ettiğini anlatmış ve yanında kalmaya evet diyen yavru kurdun içindeki son şüphe kırıntılarını da izale etmiş. Ancak köpek olmadığı halde başkalarına köpeklik edenlerin darbe girişimi için neler yaptığını pazartesi günü yazacağım.
Hayırlı cumalar diliyorum.
09 MAYIS 2025 CUMA