Günlük olaylarda bile başkalarına danışma gereksinimi duyan bir insan bağımlı kişilik bozukluğu hastalığına yakalanmıştır. Bu kişiler, şunu mu giysem bunu mu, oraya mı gitsem buraya mı gibi, herhangi bir önemi olmayan konuları bile başkalarına sorarlar.
Bağımlıların sürekli danışma gereksinimi hissetmeleri, başkalarının ilgi ve desteğine ihtiyaç duymalarından kaynaklanır. Üniversite tercihlerini, iş kararlarını, evlenme ya da boşanma kararlarını, nerede oturacaklarını, nasıl bir yaşam seçeceklerini başkalarına danışmadan karar veremezler. Kendilerini sıkıntıya sokacak olsa bile, başkalarının işlerine yardım ederler ya da paralarını verirler. Bir şeye başlamak ve inisiyatif gösterebilmek için başkalarından destek isterler. Bağımsızlık korkuları vardır. Başkalarının bakım ve desteğini sağlamak için, hoş olmayan şeyleri yapmayı isteyecek kadar, aşırıya giderler. İnsanların kendisinden memnuniyetini, dolayısıyla da desteğini sağlamak için, aşağılayıcı işleri bile üstlenebilir, insanlara çeşitli hizmetler sunabilirler. Aile üyelerini, anne, babalarını kaybettiğinde tek başına kalamayacağı ve hayatla başa çıkamayacağı konusunda sık sık korkulara düşerler.
Söylenecek söz kalmadığında dudaktan dökülen sözdür hayırlısı. Biz de öyle diyelim. Her şeyin bir çaresi olduğu gibi bu hastalığın da elbette çaresi var!Çiçek açmak için önce bir gömülmek gerek. Yunus gibi; “Soğukmuş ol kara gözler, belirsiz olmuş ay yüzler, kara toprağın altında gül deren elleri gördüm.” demek gerek belki de. Ya da ne bileyim Bedri Rahmi Eyüpoğlu gibi; “Hüzün geldi baş köşeye kuruldu, yoruldu yüreğim yoruldu. Ağaç büyür arkasında koşamam, kervan yürür peşi sıra düşemem, yıldız akar uçsam da yetişemem. Hüzün geldi baş köşeye kuruldu, yoruldu yüreğim yoruldu.” demek gerek.
Hayırlı cumalar diliyorum.