Düşünceleri eyleme dönüştürmek, genç bireyde bir kontrol duygusu doğurur. Irk, din, dil, cinsiyet, kültür farklılıklarına yönelik nefret söylemlerine ya da eylemlerine maruz kalmış kişilerle tanışmak, iletişim kurmak ya da yardımcı olmak, duygu ve düşüncelerinde kalıcı etkiler yaratır. Elbette bunları uygulamak, dile getirmek kadar kolay olmayabilir. Ebeveynler zorlanabilir, tökezleyebilirler. Çünkü ayrımcılık ve nefret konusu, rahatsız edebilecek düzeyde hassas aynı zamanda karmaşık bir içeriğe sahiptir. Düşüncelerde olduğu gibi duyguların ifadesinde de açık olmak ihmal edilmemelidir. Örneğin anne-baba üzüntüsünü göstermez ise, çocuk üzgün olduğunda kendini anormal hissedebilir. Baş etmemiz gerekmiyormuş gibi davranırsak baş etme becerilerini onlara öğretemeyiz. Anne ve çocuk ilişkisine dair paylaşımları, eğitimleri, uzman görüşlerini düşününce buna kıyasla babalar ve çocuklarıyla iletişimleri konusunda daha az konuşuyoruz diyebiliriz. Ancak yapılan birçok araştırma babanın çocuğun hayatındaki etkisine dair oldukça net ve önemli veriler sunuyor. Baba ile çocuk arasındaki bağın kalitesinin çocuğun dil gelişiminden, sosyal gelişimine; analitik zekâdan ruh sağlığına kadar pek çok noktada önemli rol oynadığını hatırlayalım. Bebeğin anne rahmine düşmesiyle birlikte erkeklerde de hormonal değişimlerin görülmesi, aslında baba çocuk iletişim ağının anne kadar erken zamanlarda örülmeye başladığını gösteriyor. Yeni çalışmalar babanın doğum sonrasındaki ilgisinin, doğum öncesindeki ilgisiyle bağlantılı olduğunu açıklıyor. Doğumun gerçekleşmesiyle birlikte çocuğun öz bakımı konusunda anneye yardımcı olmak, fiziksel teması ihmal etmemek, zaman ayırmak ve iletişim kurmak erkeklerde baba rolünün gelişimini kolaylaştırıyor. Sakat ilişkiler ağında büyüyen çocuklar, yardım ettiği depremzedelerin, “bize oy vermediler” diye çadırlarını söken, evden çıkaran hastalıklı bir zihniyet ortaya çıkar. Hayırlı cumalar diliyorum.