Yedigöller'i düşünüyorum bazen. Tabiatın şiirini dinlediğim o engin güzelliği... İnsanların burada huzurlu olduğunu görmek çok güzel bir duygu. Göllerden yansıyan güzelliklere, mevsimine göre yeşil, sarı, kırmızı renklere bürünmüş ormanlara, gazellerle kaplı toprağa doya doya bakan ve ondan mânen gıdalanan insan burada sükûneti ve huzuru buluyor. Yaşamak güzelmiş, onu anlıyor. Üst üste gelen yığınla meselenin içinde kaybolan saadetini insan yeniden elde ediyor Yedigöller'de. Çoktan beri uzak kaldığı güzelim duyguları uyanıyor kalbinde. Ruhen besleniyor burada insan. Bu kadar güzelliğin onun için yaratıldığını anlıyor.
Şu hayat yolculuğunda dinlenebildiği böyle bir âleme ve güzelliğe kavuşan bir insan meşgul olduğu şeylere kaldığı yerden devam ederken bu sefer Yedigöller'den kalbine dolan yaşama sevinciyle birliktedir. Bu bende hep böyle olmuştur. Yedigöllerde geçirdiğim o keyifli vakitlerde tabiatın şiiri ve güzelliği içimdeki yaşama sevinciyle birliktedir. Gözlerim doğayı seyrederken içimde biriken ilhamın ve anlamın söze dökülmek istediğini duyarım. Sonra Yedigöller'i gücüm yettiği kadar yazarım.
Yedigöller en hüzünlü zamanlarında bile burayı seven herkese, kendisinin insana sunulan ve gönlü dinlendiren ilhamı gür bir güzellik olduğunu duyurmaya devam ediyor. Dertli, kederli, üzgün bir kimse burada kaybettiği cennetini bulmuş gibi sevinebilir. Bunca güzellik gelip geçiciymiş, değişkenmiş, ne çıkar! Sanki içimizdeki dertler kalıcı mı? Bu yüzden yeryüzünde bize armağan edilmiş böylesi bir nimet varken kederleri içimizde tutmanın ne anlamı var, diye düşünebiliriz. Yedigöller bütün güzeliğiyle bizi bekliyor. Kaybolan yaşama sevincini bulmayı isteyenlere Yedigöller'in çok cömert davranacağını zannediyorum. Çünkü her güzellik gibi o da kendini hayran hayran seyreden bir insanın gönlünde yer edinmeyi istiyor.