Acıdan facia ağrıdan sızı çıkarırız biz. İnsan bu “su misali”, fay kırıklarından, yanardağlardan, lavlardan küllerden kendi büstünü yapar, tapar, tapındırır. Kendine tapmak tapındırmak için göz göre göre tanrısını öldürür. İnsan bu, şefim, müdürüm, başkanım diyecekken dili dolaşır da büyük harfle Tanrım der. İnsan ezadan cefadan yoruldu, yazık oldu derken o yeni bir kaftan giyer ve çıkagelir. Zira esas doğal “afet”, esas felaket, facia kendisidir.
Hudutlara mayınlar döşenir, seri katiller ormanları ateşe verir, Kabil, Halep, Gazze bombardımana tabi olur, memleket göçük altında kalır, ilahiyatçı, jeolog, güvenlikçi, uluslararası ilişki uzmanları kekelemeden yorumlar; uçmayan kuşu, ötmeyen kargayı, sekmeyen taşı, yarı yarıya yarılan fayı.! İnsan bu, durdurulamaz. Steril sitenin kapısına güvenlik memuru koyduk ama zemine bakmak aklımıza gelmedi. Hayalimizdeki ev için ne terler ne taksitler döktük, ne krediler aldık. Çok şeyler yapacaktık olmadı.! Çok önemli işleri konuşacaktık daha dostlarımızla..O konuşacağımız arkadaşımızın meğer randevusu varmış, önden gitti. Selam olsun güzel kardeşime. Şimdi ne Halep ne Gazze kaldı.! Yerinde zamanında söylememişiz sözümüzü. Haksızlık karşısında susmuş, zehirlenmişiz. Şimdi hiçbirşey söylemenin anlamı yok artık.! İnsanı konuşmalıyız daima. Benimki zavallı bir teklif. İnsan bu, binasının kolonlarını keser, kuyu kazar, malzemeden çalar ama belki umut kapısı kapanmamıştır, belki bu işlerin içinden de çıkılabilir. Döngü bu, hem insanlı hem insansız. Cemre toprağa düşer mi? Az bekleyin cemre de düşecek elbette.! Büyük konuştuğu nispette küçülüyor insan. Vatanında vatansız, yurdunda yurtsuz, evinde evsiz kalınırmış meğer. Bak Gazze’ye, bak Maraş’a, bak Hatay’a, bak Halep’e. Bir gecede Hanoi kadar, Sarayevo kadar, Beyrut kadar, Kabil kadar, Bağdat kadar, Mezarı Şerif kadar, Şam-ı Şerif kadar. Seyredilen acılar da dönüyor meğer. Bir o kadar yalnız, yetim, öksüz, evsiz, çadırsız kalınırmış. Bir gecede yastıksız, yorgansız, gökyüzüsüz, bir günde muhacir, bir anda sığınmacı, bir anda mülteci olunurmuş meğer. Mülteciler hakkında büyük konuştuğumuz için başımıza gelmesin deprem, deprem hakkında büyük konuştuğumuz için de başımıza gelmesin savaş. Öyle demeyelim. Evler viran, ocaklar sönük, duvarlar çökük, mamur şehirler çadır kent oldu. Ne marşlar, ne Merik ne Bulunmaz eşin Malatya türküleri yalan ki ne yalan oldu. Biz de yalan olacağız, saplanıp kaldığımız yalan dünyada.! Hadi hep birlikte yönümüzü ve özümüzü ahirete çevirelim. Tam da zamanı..Yaptığımız hayırlar ve iyilikler tam 700’e katlanacak.! Gazze için ÎSARKARDEŞLİĞİ VE ULUSLARARASI ORGANİZASYON olarak bizi aramanızı bekliyoruz. Telefonlarımız tüm sosyal medyada..
Hayırlı cumalar diliyorum.
14 ŞUBAT 2025 CUMA