Güç itibar, kalıcılık, mumyalanmak isteyen niye bir tarihsel figürün imgesine eklemlenmek, neden o olmak ister? Memleketin iltifat, övgü, ululama, takdir, hürmet, saygı, hayranlık rezervinin tamamı A’ya verildiğinden mi kişi o olmadan, ona eklemlenmeden bir değer kazanamayacağını, takdir edilmeyeceğini düşünür ki o olmak ister? Memleketin solcusu, sağcısı, muhafazakârı, ırkçısı, dincisi, seküleri, muktediri, muhalifi, okumuşu okumamışı neden aynı A olma arzusuyla yanar tutuşur? Yalnız o olabilirlerse mi tarihe kalacaklarını, zamanı aşacaklarını düşünürler? Biri olmak istemek esasen kendini ret ve inkâr değil midir? Daha derinde, en derinde, yıkıcı bir hiçlik, bir benlik reddi, bir değersizlik duygusu mu buna sebep oluyor, ne oluyor? Yoksa bu A herkesin ardına saklandığı ortak bir maske mi? Bir ölümsüzlük arzusu mudur, ölümsüzlük iksiri midir, nedir? Fransızlar De Gaulle, İngilizler Churchill, Almanlar Führer, İtalyanlar Duçe, Ruslar Stalin, Araplar Nasır, Hintler Gandi olmak istemiyor da bizde neden bu kadar A olmak isteyen insan var? Bu nasıl bir ihtiyaç, nasıl bir duygu, düşünce, dil, dilemma, bu nasıl bir dilsizlik? Enis Behiç, Orhan Şaik, Cahit Sıtkı, Ceyhun Atuf, Hasan Âli, Mithat Cemal, Faruk Nafiz, Behçet Kemal, Cahit Külebi gibi “Yüce Şehsuvar”, “Şimşek çağlayanı”, “En yüce başkan” gibi insanüstü sıfatlarla A’yı ululayan, hatta “Yoktan var edici” tanrı katına çıkaran insanları şairden saymaz, kınardık. Oysa onlar bile A’da bu kadar bedenlenmek, erimek, yok olarak var olmak istemedi. Çok sayıda toplumsal hareket, cemaat, örgüt, grup, akım ve öncü bu akıldışı tutkuyla başlarını giyotine uzattılar. A olmak için heba olanlara bu sevdadan vazgeçin demek gerekiyor ama bu cinnet hâlindeki insanlar söz dinleyecek durumda değiller. Hepsinin kulakları kendi sesleriyle öyle dolu ki iyi ya da kötü karşılıklı bir cümle kurmak imkânsız. Belki yeni bir Batınî akımdır, belki Türkiye’ye giydirilen deli gömleğinin, içirilen delilik suyunun başarısıdır. Bir toplumun akil adamlarının ruh göçüne kendilerini bu kadar bırakması büyük bir sorundur diyorum ama belki de değildir. Bu hâle, bu kendinden geçmiş ve A olmak isteyen insanlara bu zamanın uzman hekimleri elbet ‘cinlenmiş yahut çoklu kişilik bozukluğuna uğramış’ demezler. Kendilerine de mahpushane, tımarhane yolu açılacağından o gerçeği adları gibi bilseler de söylemezler. Çünkü A olmak isteyen hasta sayısı kadar da A olmak isteyen hekim, hâkim, mahkûm var memlekette. Çok yaşayınca insan çok görüyor. Çiğnenmedik değer, tepelenmedik imge, horlanmadık mazmun kalmadı. Törenlerde, ritüellerde, mekteplerde, kurumlarda yediden yetmişe, tavandan tabana aklını peynir ekmekle yiyor memleket. Yazık. Gün gün cinleniyor toplum. Bir histeri, bir cinnet hâli, bir toplu delilik bu. Yarasına saplanan insanlar zıddına inkılap ediyor. Travmasına mı demeli bilemedim.
Bu kendi kuyruğunu ısıran yılandan, bu büyüden nasıl kurtulacak toplum? Bir çare bulunsa artık, bir çare…
Hayırlı günler diliyorum.
21 Nisan 2025 PAZARTESİ