Anasayfa
  • Afyon Haber
  • Afyon İş İlanları
  • Gündem
  • Asayiş
  • Siyaset
  • Spor
  • Ekonomi
  • Son Depremler İslam Sağlık Dünya Bölge Türkiye Magazin Eğitim Sanat Alışveriş Vefatlarımız
  • Ara
SON DAKİKA:
01:57
Eczacı Adayları Beyaz Önlükle Geleceğe Adım Attı
01:55
Afyonkarahisar’da Aile Haftası’nda Kadınlar Camilerde Buluştu
01:39
Boluspor, İstanbulspor'u Devirdi! 33 Yıl Sonra Süper Lig Hayali Gerçekleşiyor mu?
01:35
Afyon'da Öğretmen Akademileri Coşkulu Kapanış Yaptı!
01:34
Nisan'da Kartlı Ödemelerde Dev Rakam: Online Harcamalar Yükselişte!
00:19
Antalya Lezzet Şöleni Başladı! Akdeniz Mutfağı Dünyayı Ağırlıyor
00:09
Afyonkarahisar'da Köfteci Yusuf'a Mutfak Görevlisi Alınacak
Foto Galeri Yazarlar
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
  1. Köşe Yazarları
  2. Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
  3. Kendini Tutabilmek
28 Ağustos 2022 - 01:40

Kendini Tutabilmek

28 Ağustos 2022 - 01:40
Yorumlar
TAKİP ETTAKİP ET
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
Kendini Tutabilmek

Dinsel terminolojiyi bir kısıtlama alanı içinde “tarihsel mitolojik soslarla” bezeyip sunanlar hüsnü zannımca fena halde yanılıyorlar. Zira din, insana “kısıtlama” değil tam aksine geniş bir “özgürlük alanı” sunar. Ancak bu özgürlük “hak edilmiş” bir özgürlük değil, “bahşedilmiş” bir özgürlüktür.

İnsanın en büyük şansı ise, insana bu özgürlüğü bahşeden kudretin, insanın özgürlüğünü son sınırına kadar kullanmasından zarar görmesi mümkün olmayan, insana rakip olmayan, insanı kıskanmayan “aşkın ve mutlak” bir varlık olmasıdır.

Zira eğer insana özgürlüğünü bahşeden kudret insana rakip olan bir varlık olsaydı, onu istismar etmesi, o özgürlüğü kullanmasından korkması ve gocunması söz konusu olurdu.

Burada anlaştıysak devam edelim;

İnsanın kendisine bahşedilen bu özgürlüğü hür iradesi ile kendi aleyhine kullanması mümkündür. İşte bu “sapma” ihtimali nedeniyle, insan denen varlık bizzat yaratıcısı tarafından muhatap alınmış, bahşedilen özgürlüğü kendi aleyhine “kullanmaması” için gerekli olan uyarılar, bir yetim ve öksüzün tertemiz vicdanından yüzyıllar önce ilahi kelam ile yapılmış ve günümüze kadar gelmiştir.

Bu ilahi uyarılar, sadece özgürlüğünü doğru kullanması için değil, aynı zamanda sunulan potansiyel sınırlarına yükselerek kendi kendini “gerçekleştirmesi için” de bir kılavuz işlevi görür ve insan denen varlık bu sayede “insanlığın” lezzetine ulaşır.

Ancak insanın, iradesini aleyhinde kullanmasından, başta kişinin kendisi olmak üzere, yakın çevresi, içerisinde yaşadığı toplum, doğal çevre olmak üzere herkes zarar görür.

“Kötülük” olarak nitelendirdiğimiz böylesi bir eylemde zarar görmeyecek olan tek varlık, ona o iradeyi bahşeden kudrettir. Yine insanı özüne ve doğasına yabancılaşmaktan koruma maksadıyla gönderilen ilahi talimatlardan, başta onları hayatına geçiren insan olmak üzere, herkesin çıkarı vardır; fakat hiçbir şeye muhtaç olmadığı için çıkarı olmayan tek varlık yine Allah’tır.

Başta kendisi olmak üzere, korumakla sorumlu olduğu doğal ve beşerî çevresine zarar veren insan, iradesini (kötüye de olsa) kullandığı için değil, öz benliğine kendi elleriyle ihanet ettiği için cezalandırılır.

Hal bu iken din bir “kısıtlama alanı” olarak görülebilir mi?

Pek tabi ki koca bir “hayır!”

Bu tespitleri alt alta topladığımızda ise diyebiliriz ki, İlahi hitabın konusu, “yaratan kudretin mutluluğu” değil yaratılan insanın mutluluğudur.

Yani din, Allah’ı mutlu etmek için değil insanı mutlu etmek için vardır!

Onun içindir ki İlahi hitap, yaratan kudretin insana olan sevgi ve rahmetinin en yüce ifadesi olarak sevgi, merhamet ve adaleti ön plana çıkararak insanı merkeze alır. Bu hitaba sırt çeviren insan ise, yaratıcısına ve O’nun kendisine olan sevgi ve merhametine sırt çevirmiş olur.

Ancak bu, sadece insanın yaratıcısına karşı saygısızlığı değil, aynı zamanda ona emanet edilen kendi öz benliğine saygısızlığıdır. Çünkü bu tür bir tavır, insanın “kendi kendisine yettiğini” vehmetmesinin bir sonucudur ve böylesi bir vehim, insanın haddini “bilmemesi”, başka bir deyişle “haddini aşmasıdır!”

İnsanın kendi kendine yettiğini sanması ise, ilahi hitabın “şirk” adını verdiği ve affetmem dediği iki günahtan biri olan sapmanın en çirkin biçimidir ki haddini bilmeyen, sadece yaratıcı kudret karşısındaki cüceliğini değil, bugün yaşadığımız gibi eşya karşısındaki yüceliğini de bilmeyerek, eşyaya köle, kula kul olur.

İnsanlık tarihi ise, bu hitaba sırt çeviren insan ve toplumların çok geçmeden kendileriyle eşdeğer olan hemcinslerinden ya da kendilerinden daha aşağı değerdeki dünyalıklardan birer tanrı peydahlayıp, onlara kul ve köle olduklarının sayısız örnekleriyle doludur.

İnsanın kendine eş değerde olan insana ya da daha aşağı değerde olan eşyaya köle olması, sadece özgürlüğünü değil, güvenlik ve mutluluğunu da heder ettiği anlamına gelmektedir ki çağımız insanın düştüğü ruhsal boşluğun sebebi de buradan kaynaklanmaktadır.

Oysa ki ilahi hitap; insanlığı, insanın kula kul olmadığı, dahası insanın eşyaya köle olmadığı bir dünya kurmaya çağırmakta ve bu yöndeki ikazlarını hitabı boyunca ardı ardına sıralamaktadır.

Tam da burada insanın “kendini tutması” konusunu anmak gerekiyor!

Zira zannımca insanın yaşamı boyunca en büyük sorunu “kendini tutamıyor” oluşu.

Öyle ya Âdem babamız ve Havva annemiz de “kendini tutamadığı” için dünya sürgününe gönderilmemiş miydi?

Yani, aslında tüm derdimiz de kavgamız da kendimizle.

Bu yüzden olsa gerek ki, kendisiyle kavgasını bitiremeyen biri, başkasıyla da “barışık” olamıyor ve kendini kaybedenin “kazandım” diyebileceği hiçbir şey ol(a)mıyor.

Derinlemesine bir tefekkür ve akledebilen bir kalple baktığımızda görüyoruz ki, hatalarımız hep kendini tutamamanın ürünü. Her katil kendini tutamadığı için bir irade krizi ile cinayet işliyor. Her insan dilini tutamadığı için kırıp döküyor, her el kendini tutamadığı için yerle yeksan ediyor! 

Kendini tanımayan ve tutamayan insan da özne olmaktan çıkıp, nesne haline geliyor. Kendine hâkim olmak yerine kendini tutamayışının mahkûmu oluyor, sahip olma hırsını tutamadığı için sahip olduğunu sandıklarının kölesi oluyor!

İlahi beyan ise yarattığı insanın ilk imtihanını “kendini tutmak” üzerine kurguluyor. Çünkü “kendisini tutamayan” insanın, nasıl yoldan çıktığını en iyi o biliyor!

Yaşadığımız çağa bakın.

Artık her şey “kendini tutamama” üzerine kurgulu. Yaşadığımız çağa rengini veren bu kurgu bize kendince doğru olanı cezbeden sloganlar eşliğinde dayatıyor:

“Her şeyin en iyisi senin olmalı! Gerçekten istersen sen de her şeye sahip olabilirsin! Sahip olduğun şeyler üzerinde istediğini yapma hakkına sahipsin!”

Yani “kendini tutma, istediğin her şeyi yap!”

İlk bakışta gayet masum, tamamen bizi düşündüğü hissini veren bu kurguya akledebilen bir kalple nazar ettiğinizde fark ediyorsunuz ki, “bizim için istiyor” gibi yapıp, aslında bizden bir şeyler istiyorlar. Zira bizim, yaşamak için birtakım ihtiyaçlarımız var olduğu gibi, kurdukları bu sistemin de var olmaya devam etmesi için bizim yapacağımız bazı şeylere ihtiyacı var.  Biz tüketeceğiz ki o tükenmesin. Biz tükeneceğiz ki o var olmaya devam etsin. O cüssesini bizim kanımızı emerek büyütsün ki biz ona minnettar bir şekilde günden güne eriyip yok olalım.

Farkında mısınız “kendimizi tutamıyor” oluşumuzun bizden neler alıp götürdüğünün!

Bizim için önemli olanı, ölçüyü, usulü, üslubu ve biçimi; bir başkasının belirlediği bir dünyada yaşıyoruz artık.

Peki kendimizi nasıl tutacağız?

Günümüz kişisel gelişim kitapları ve yok satan drajelerinin aksine, on yılı aşkın bir zamandır “kişisel” gelişimim için Siyer-i Nebi ve Peygamberler tarihi, ruhumu besleyen ender kaynaklardan.

Zira özellikle bu tür kaynaklarla sevişirken tek bir kişinin “samimi” ve “sadık” kalabildiği veya kendini tutabildiği takdirde, bir dönüşüm ve dahası bir devrimin tohumlarını “tek başına” yüreklere nasıl attığını hayranlıkla ve daha da “küçülerek” izleme şansım oluyor.

Bir not almışım on yılı aşkın bir süre önce bir kitabın ilk sayfasına.

Zamanın kirli ruhuna üfleyen nebevi soluklu enfes bir manifesto;

“Ya öğrenen ol ya öğreten ya da dinleyen! Sakın dördüncüsü olma, helak olursun!”

Herkes, kendisinin “hangisi” olduğunu gözden geçirsin diyeceğim ama ilkin sanırım yüreğimi sağmam gerekiyor bu konuda;

Yani ya ahlâkının varisliğine talip olduğun Alemlere rahmet olanın rolünü üstlenerek “öğreten” ol!

Kaldır ve at üstündeki örtüyü! Çağın yetimlerine, öksüzlerine, kimsesizlerine, itilmiş kakılmışlarına, darda kalmışlarına, yolunu şaşırmışlarına, kıblesini yitirmişlerine hayatı okumayı, ölümü okumayı, baharı ve yazı, kışı ve güzü okumayı, yıkılışları ve yükselişleri, varlığı ve yokluğu, bolluğu ve darlığı, acıyı ve sevinci, güneşi ve ayı, geceyi ve gündüzü, burayı ve öteyi okumayı öğret.

Ya da haddi bil, küstahlık yapma “öğrenen” ol! “Ben de kayıtsız şartsız alemlerin Rabbine teslim oldum” nebevi soluğunu rehber edin ve her öğrendiğinle birlikte karanlıktan beslenen “yarasalara” inat güneş gibi ol. Yalnız kuzuların değil, sırtlanların da üzerine doğ, yalnız güllere değil, ısırganlara da yay ışığını ki yüreklere ektiğin tohumlar sevgiye, merhamete, adalete gebe kalsın ve çağlasın gönül coğrafyalarında!

Belki de bir talebe gibi “dinleyen” ol. “La” silgin olsun “illa” ise kalemin! “La” ile sil, illa ile yaz ve “La ilahe” diyerek temizle yüreğindeki enkazı, “İlla Allah” sarayını ise inşa et onun üzerine.

İşte şimdi sorabilirim;

Siz hangisisiniz?

Yoksa ben “deli” gibi haddini aşarak yüreğinin sağır duvarları ve karanlık dehlizlerine bağırdıklarını ta buralara haykırarak hepsine mi diktin doymaz gözünü!

  • YORUMLAR
adlı kullanıcıya cevap x

Yazarın Diğer Yazıları

  • VİCDANIN YÜKSELİŞİ - 05 Şubat 2025
  • Fetret döneminden geçiyoruz - 30 Ekim 2024
  • Toplumdaki Öfkenin Kökleri: Nereye Yanlış Gittik? - 06 Ekim 2024
  • Gördüm, Okudum, Yazdım; Hep Ağladım - 11 Eylül 2024
  • Sevgiyi yeşertebilir misiniz? - 08 Eylül 2024
  • İyiler - 15 Haziran 2024
  • Laiklik - 24 Şubat 2024
  • Ezan Okunan Her Yer Vatandır - 05 Kasım 2023
  • Kokusuz ve Dikensiz Güller - 28 Eylül 2023
  • Teknolojik Esaretimiz - 13 Ağustos 2023
  • Kalbimiz Başka Söylüyor Aklımız Başka - 13 Haziran 2023
  • Dava Kendini Doğurma Davası - 05 Mayıs 2023
  • Dimyat'a giderken olanlar! - 20 Nisan 2023
  • Tutunduğumuz Dal Kurumuş Değil - 21 Mart 2023
  • Peki ya Ahlâki deprem? - 15 Şubat 2023
  • Haz ve Hız Çağı - 05 Şubat 2023
  • Din(i)dar - 09 Ocak 2023
  • Kelimelerin Gücü Aşkına - 21 Aralık 2022
  • Çağın Mottosu - 28 Kasım 2022
  • Kalemler Emanettir - 31 Ekim 2022
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
Köşe Yazarları
 Şaban Öztürk
Şaban Öztürk
İT İZİ AT İZİNE KARIŞMIŞ.!
Yasin Şen
Yasin Şen
BİR GÜNÜN SONUNDA
MUTLULUK: HAYATIN EN GÜZEL HİSSİ
Yalçın Sevim
MUTLULUK: HAYATIN EN GÜZEL HİSSİ
KALBURUYLA GÜNEŞ TOPLAYAN ADAM
Lokman ÖZKUL
KALBURUYLA GÜNEŞ TOPLAYAN ADAM
Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
VİCDANIN YÜKSELİŞİ
Mustafa ŞENGÜL
Mustafa ŞENGÜL
Verilen Sözler, Beklenen Gerçekler: Afyonspor'un Geleceği ve Burcu Köksal'ın Sınavı
Çok Okunan Haberler
Afyonkarahisar'ın sevilen esnaflarından Alim Yılmaz vefat etti
Afyonkarahisar'ın sevilen esnaflarından Alim Yılmaz vefat etti
Afyonkarahisar'da Taşpınar Ailesinin Acı Günü
Afyonkarahisar'da Taşpınar Ailesinin Acı Günü
Afyonkarahisar'da Güngör, Öksüz ve Altun Ailelerinin Acı Günü
Afyonkarahisar'da Güngör, Öksüz ve Altun Ailelerinin Acı Günü
Afyonkarahisar'da Kardeş Kavgası Kanlı Bitti: 3 Yaralı, 1 Gözaltı
Afyonkarahisar'da Kardeş Kavgası Kanlı Bitti: 3 Yaralı, 1 Gözaltı
Afyon Cenaze İlanı: Demirci Ailesinin Acı Günü
Afyon Cenaze İlanı: Demirci Ailesinin Acı Günü
Afyon Cenaze İlanları: 10 Mayıs 2025
Afyon Cenaze İlanları: 10 Mayıs 2025
Ana Sayfa
Afyon Haber
Afyon İş İlanları
Gündem
Asayiş
Siyaset
Spor
Ekonomi
Son Depremler
İslam
Sağlık
Dünya
Bölge
Türkiye
Magazin
Eğitim
Sanat
Alışveriş
Vefatlarımız
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Biyografiler
Günün Haberleri
Arşiv
Anketler
Hava Durumu
Gazete Manşetleri
Nöbetci Eczaneler
Namaz Vakitleri
  • Asayiş
  • Bölge
  • Dünya
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Gündem
  • Sağlık
  • Sanat
  • Siyaset
  • Spor
  • Türkiye
  • Vefatlarımız
  • Foto Galeri
  • Köşe Yazarları
  • Biyografiler
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Anketler
  • Hava Durumu
  • Gazete Manşetleri
  • Nöbetci Eczaneler
  • Namaz Vakitleri
Google Play
ücretsiz indirin

  • Rss
  • Sitene Ekle
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri
  • Hakkımızda

Son dakika Afyon haberlerini doğru, güvenilir ve tarafsız gazetenizde takip edin, Afyon gündeminden haberiniz olsun. Afyon Kent Haber'in tüm hakları saklıdır.

Yazılım: Tumeva Bilişim

AfyonketnHaber