Bugün en küçük ‘kötülüklerimizi’ nefsimizi vicdanımıza imam kılan beşeriyetimizle örtbas ediyor; başkalarının üstüne atarak, başkalarında teşhir ederek, başkalarının tabiatıymış gibi göstererek uzakta tutuyoruz kendimizden.
Ancak bunu yaparken aslında kalbimizi öldürdüğümüzü, bize varoluşumuzla yüklenen ‘tevhid’ çipini kirlettiğimizi; kirlenmediği, üstü örtülmediği takdirde yaratıcımızın sesi olan vicdanımızı katlettiğimizi; bizi yaratılanlar içinde ‘eşref’ konumuna getiren aklımızın üzerindeki çıkar odaklı kirimizi, pasımızı ‘her ne hikmetse’ fark edemiyoruz.
Zira her birimizin hareketlerinin, sözlerinin, yargılarının, ithamlarının, ihtiraslarının, özensizliklerinin, nezaketsizliklerinin, bencilliklerinin yanisi tonla zarar ve ziyanının hayatın özüne nasıl fenalıklar getirdiğini, kötülüklere hangi kötülükleri eklediğini, kötülükleri nasıl çoğalttığını düşünmüyor, bunun muhasebesini yapmıyor; kimbilir, belki de yapamıyoruz.
Bu yüzden de kendimizi yaşanan hiçbir olayda, kurulmuş hiçbir cümlede, kötülükle uzaktan yakından ilgili hiçbir yüklemin öznesi olarak görmüyor; herkesi yakasından tutup sokmak için can attığımız ve bu sayede de vicdanımızı rahatlattığımız insanlık imtihanına kendimiz hiç girmiyor; hak ve adalet kantarımıza bir türlü yalnız başımıza çıkma cesaretini gösteremiyoruz.
Sonuçta da yaşanan onca kötülüğü üstlenen kimse olmadığı için, hepsi otomatik olarak birer ‘faili meçhul’e dönüşüyor.
Çünkü herkes iyi, herkes mükemmel, herkes doğru, herkes tertemiz olunca bunca kötülüğün sorumluluğunu üstlenecek, bunun özeleştirisini yapacak tek bir suçlu, tek bir fail, tek bir sorumlu ortaya çıkmıyor.
Doğal olarak da kötülük; hep bir başkasının suçu, fiili, tabiatı haline geliyor.
Bu faili meçhul(!) “kötülük(ler)” yaygınlaşarak kolektif bir hal alıyor, hayatı çürüterek tüm toplumu kanser hızıyla adım adım nefessiz bırakıyor. Bu nefessizliğin tek sebebi ise kötülüğün siyahını artırmasına seyirci kalan bizleriz yine bir başkası değil.
Çünkü kötülük hiçbir zaman bize ait olmuyor ve hep başkalarında yaşam buluyor.
Allah aşkına;
Böyle bir anlayışta iyiliği aktif hale getirebilir, sevgiyi yeşertebilir misiniz?
Huzurlu vakitler diliyorum!