Öncelikle ülkemize ve milletimize geçmiş olsun. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, tedavisi devam edenlere şifalar diliyorum. Rabbim tekrarından ve diğer afetlerinden muhafaza buyursun… Deprem birçok şeyi değiştirdi hayatlarda. Misal olarak anlatacak olursak;
Depremzede bir hanım kardeşimiz şöyle demişti :
"Ben, diş temizliği ve duş alma konusunda çok titizdim. Ter kokusundan nefret ederdim. İş yerine terli bir hasta gelince çift maske takardım. Hele kızım, her gece duş almadan yatmazdı.
Çadırda bilmem kaç kişiyle bir arada kalınca can korkusundan; ne ter gözümüze göründü ne kir.
Geçici olarak bir otele yerleştik. Musluğunu açtım. Elimi altına tutunca, o suyun akması ne büyük nimetmiş meğer. Günlerce yıkanmayan elimden, simsiyah su aktı...
Depremden önce, evimiz dar geldiği için daha büyük eve taşınmayı düşünüyordum. Fakat, ev fiyatları çok yüksekti.
Canımızı kurtarıp, zor kaçtığımız apartmanın, ezilmiş karton gibi olan enkazını seyrederken; "Ne kadar boş şeylere kafa yormuşuz..." dedim. Bütün derdimiz ve hırsımız; bir anda bitmişti sanki...
Dilimden düşürmediğim tesbihi tekrar ettim: "Lâ ilâhe entesübhânekeinnîküntümin'ez-zâlimîn."
Anlattığı her şeyle bizi hayrete düşüren bu hanım kardeşimiz, bu kez kızkardeşinden bahsetti.
"Kendisi, takım hastasıydı. Tabağı-bardağı hep on ikişer alır, biri kırıldığı zaman kalanını çöp sayardı. Onu anneme filan verir, sonra yeni bir takım alırdı.
Çadırda kalırken kahve yapmışlar. Bana resmini attı. Fincanların her biri farklı.'Abla, artık takıntı yapmıyorum...' diye de eklemiş."
Telefonunu açıp bana da gösterdi. Fincanlar renk renkti. "Çikolataları filan da nizami dizmiş." dedim.
Gülümsedi."Aynı zamanda simetri hastasıdır." dedi.
Bu benzeri binlerce misal, bize bir şeyler anlatıyor. Öncelikle bu kardeşlerimize çok geçmiş olsun, acıları acımızdır, dertleri derdimizdir, millet olarak her zaman yanlarındayız..
İç dünyamıza muhasebe anlamında dönecek olursak, dünyaya ve dünyalığa fazla kendimizi kaptırdığımızı gördük. Dünyayı ebedi zannettik, hiç ölmeyecekmiş gibi planlar yaptık.
Oysa Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Dünyâ, geçilecek bir köprü gibidir. Bu köprüyü tamir etmekle uğraşmayın. Hemen geçip gidin!"
Biz ise ebedî kalacak yurt gibi davrandık. Asıl olan ahiret yurdunun eksiklerini tamamlamak yerine, bütün mesaimizi dünyanın bitmez tükenmez bilmeyen eksiklerine vakfettik. Elbette dünyadan nasibimizi de unutmayacaktık. Lakin kendimizi bu kadar da kaptırmayacaktık.
Ne derdimiz bitti ne hasretimiz gitti.
"Yalnız dünya için çalışana, yalnız nasibi gelir, işleri karışık, üzüntüsü çok olur." buyuran Rasûlullah Efendimiz, bugünlerimizi görmüş sanki...
Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:"Ben cinleri ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım. Onlardan bir rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istiyor değilim. Şüphesiz rızkı veren, sarsılmaz gücün sahibi olan yalnızca Allah’tır" (Zâriyât/56-58)
Bir yerlerde bir şeyler yanlış gitti.Her insan, kendi adına hayatında süregelen bu yanlışı bulmak zorunda.Allah'ın bize verdiği mesajları iyi okumalıyız.
Artık başka peygamber gelmeyecek, yeni bir kitap inmeyecek ama Rabbimin delil ve burhanları,tebliğ ve irşadları devam edecek...
Allahım.. Bu deprem bize; dünya hayatının geçiciliğini anlama yolunda bir hatırlatma oldu, aklımızı başımıza almamızı sağla. Bizi afetlerinle imtihan etme, tekrarlarını yaşatma. Ülkemizi ve milletimizi muhafaza eyle..
Geç kalmadan, pişman olmadantevbe ile Allah’a yönelelim, hayatımızı bir istikamete sokalım. Rabbimizin rızasını kazanma yolunda adımlar atalım. Hayırlı ramazanlar..
Lokman ÖZKUL
İlahiyatçı- Yazar
lokmanozkul@gmail.com