Bu Güzel Cennete Dokunmayın!
Dokunmayın diyeceğimiz o kadar yer var ki. Bazen gönüldeki bir kaleye dokunursunuz burçlarındaki bayrak yarıya iner, bazen temelindeki sevgi taşını aldığınız kale tuz buz olur.
Bazen bir ses duyulur bir köşeden, köşe taşından. Bir hoş seda yükselir bir güzelliğe şemsiye olan bulutlardan. “Gezmek istersen sererim ayaklarına, eğlenmek istersen eğlenceler sunarım, hoşça bir vakit için mevsimlerimi değiştiririm...
Benim Adım Hıdırlık Tepesi, gönlüm hınzırlığı bilmez, bir Hızırlık istersen hazırım, Hızır’ım” der.
Şairin gözüyle bakarsan şiir, açın gözüyle bakarsan ekmek, kadın gözüyle bakarsan aileye sunulan şuur, aşığın gözüyle bakarsan gün yüzüne çıkmamış kalp. Fakirin gözüyle bakınca gün görmemiş alın yazısıdır Hıdırlık Tepesi. Güzeldir bu mekân herkes gitmek ister.
Son zamanlarda aşkımın hatıralarının taşlarında yuvarlanıp kaldığı Hıdırlık Tepesi’ne dokunduklarını gördüm. Değişen çehreyle tüm duygularım değişmeye başladı. Hatıralarımın dayandığı temellerin taşları sökülüyor. Burası öylece kalsın, engebeli, yüksek, sahipsiz insanlar gibi, terk edilmişler gibi. Dokunmayın hatıralarımın yuvasına. Oynatmayın yerinden taşları, eskidikçe kıymetlenen şarap gibidir kaldırımlarındaki yosunlar. Bükülü kalmasın boyunları çiçeklerin. Kayısı ve kiraz ağaçlarında mendilleri var kızların. Al yanaklı bebecikler doymadan dut tadına dokunmayın!
Yine de siz, Bu Güzel Cennete Dokunmayın!
YALÇIN SEVİM