İnsan bu su misali kıvrım kıvrım akar ya İşte öyle. İnsanların duruşları işleri vesilesi ile 3 grupta değerlendirilebileceğini düşünmüşümdür hep. Tabii insanları kategorize edip de bitaraf, bertaraf, bizim taraf haline getiriyor değilim.…
Birinci gruptakiler havuz suyu gibi. Belli kapasitedeki havuzun içerisinde miktarını kaybetmemek ve devamlı orada bulunmak üzere bir hayatları vardır. Su kokar zamanla, yosun tutar yeşillenir. Etrafına da hayrı olmaz. Ne içinde yüzülür ne suyu içilir ne içinde balık yaşar ne de bir işe yarar. Görkemli olmanın tadını da sadece uzaktan azametli duvarları ile gösterebilir. Yanına yaklaşan ancak anlar rezil bir şey olduğunu. Zaten başkalarının çimdiği ve işi bitince terk ettiği ve zamanı gelince içini boşaltıp yenisini koyacağı önemsiz bir su kitlesidir. Suyun kendisini bir şey sanmasının da hiçbir önemi yoktur. Zamanı gelip işi bitene kadar başkasının vereceği hüküm ile hayatiyeti eşdeğerdir.
…
İkinci gruptakiler yukardan aşağı azgın azgın gelen sel suyu gibi. Çamurludur, gücü kontrolsüzdür. Kirlidir yani ve tesiri de bilinemez. Yararı yoktur da zararı daha çoktur. Suysa su ama ne işe yarar ki! Söker ağaçları dibinden, etrafını kırar döker ve bir heyula ile gelip bir heyula ile gider. Kimseler anlamaz ne olduğunu. Herkesi rahatsız eder. Coşkusu sadece kendine iyi gibi gelir ama yıkmanın yapmaktan ne kadar kolay olduğunu anlamamıştır hiçbir zaman. Çünkü yaptığı, ürettiği bir şey yoktur. Kuru gürültünün ıslak hali işte. Ulaştığı yerde denizin suyunu artırır zannedilir ya o da kirlidir. Denizin mavisini bozar, sahili çamurlatır. Menziline de faydası olmaz yani.
…
Üçüncü gruptakiler sakin sakin akan, düzenli ırmak-dere gibi. Hiç zaman problemi yoktur. Vazifesini sakin sessiz yapan ve oya işler gibi titizlenen bir şekildir bu. Etrafında otlar yetişir, ağaçlar sulanır dalları genişler. Tarlalarına sular çekerler dereden-ırmaktan insanlar da nasıl menün olurlar onun orada olmasından. İçinde balıklar yaşar. İrisi- ufağı, sadesi-renklisi. Arada fırsat da verir o balıkların gövdesinden alınmasına. Olsun bakalım yenisi gelir. Alan da nasiplensin diye düşünür ırmak. Taşıdığı toprakların en verimlisini de hemen derya denize atıp bulandırmaz suyu. Denize ulaşmadan oralarda delta delta yayar. Kuşlar yumurtlasın, sazlıklar büyüsün ney olsunlar diye. Suyu da temizdir, pırıl pırıl hani. İnsanoğlu korsa kendi haline suyu. İsteyen buz gibi serinlemesine içer dileyen de abdestini alır paklanır necasetten.
…
Su olmalı insan. Su gibi olmalı da hangi su. Gül mü kokacak çamur mu iradesi onda. Balık mı yaşatacak yosun mu üretecek keyfe keder. Ağaçları suyla yıkmak da mümkün ulu çınar yapmak da. Oluklar çift, birinden nur akar birinden kir…
Birinci gruptakiler havuz suyu gibi. Belli kapasitedeki havuzun içerisinde miktarını kaybetmemek ve devamlı orada bulunmak üzere bir hayatları vardır. Su kokar zamanla, yosun tutar yeşillenir. Etrafına da hayrı olmaz. Ne içinde yüzülür ne suyu içilir ne içinde balık yaşar ne de bir işe yarar. Görkemli olmanın tadını da sadece uzaktan azametli duvarları ile gösterebilir. Yanına yaklaşan ancak anlar rezil bir şey olduğunu. Zaten başkalarının çimdiği ve işi bitince terk ettiği ve zamanı gelince içini boşaltıp yenisini koyacağı önemsiz bir su kitlesidir. Suyun kendisini bir şey sanmasının da hiçbir önemi yoktur. Zamanı gelip işi bitene kadar başkasının vereceği hüküm ile hayatiyeti eşdeğerdir.
…
İkinci gruptakiler yukardan aşağı azgın azgın gelen sel suyu gibi. Çamurludur, gücü kontrolsüzdür. Kirlidir yani ve tesiri de bilinemez. Yararı yoktur da zararı daha çoktur. Suysa su ama ne işe yarar ki! Söker ağaçları dibinden, etrafını kırar döker ve bir heyula ile gelip bir heyula ile gider. Kimseler anlamaz ne olduğunu. Herkesi rahatsız eder. Coşkusu sadece kendine iyi gibi gelir ama yıkmanın yapmaktan ne kadar kolay olduğunu anlamamıştır hiçbir zaman. Çünkü yaptığı, ürettiği bir şey yoktur. Kuru gürültünün ıslak hali işte. Ulaştığı yerde denizin suyunu artırır zannedilir ya o da kirlidir. Denizin mavisini bozar, sahili çamurlatır. Menziline de faydası olmaz yani.
…
Üçüncü gruptakiler sakin sakin akan, düzenli ırmak-dere gibi. Hiç zaman problemi yoktur. Vazifesini sakin sessiz yapan ve oya işler gibi titizlenen bir şekildir bu. Etrafında otlar yetişir, ağaçlar sulanır dalları genişler. Tarlalarına sular çekerler dereden-ırmaktan insanlar da nasıl menün olurlar onun orada olmasından. İçinde balıklar yaşar. İrisi- ufağı, sadesi-renklisi. Arada fırsat da verir o balıkların gövdesinden alınmasına. Olsun bakalım yenisi gelir. Alan da nasiplensin diye düşünür ırmak. Taşıdığı toprakların en verimlisini de hemen derya denize atıp bulandırmaz suyu. Denize ulaşmadan oralarda delta delta yayar. Kuşlar yumurtlasın, sazlıklar büyüsün ney olsunlar diye. Suyu da temizdir, pırıl pırıl hani. İnsanoğlu korsa kendi haline suyu. İsteyen buz gibi serinlemesine içer dileyen de abdestini alır paklanır necasetten.
…
Su olmalı insan. Su gibi olmalı da hangi su. Gül mü kokacak çamur mu iradesi onda. Balık mı yaşatacak yosun mu üretecek keyfe keder. Ağaçları suyla yıkmak da mümkün ulu çınar yapmak da. Oluklar çift, birinden nur akar birinden kir…