Üniversitede gördüğüm lisans eğitiminin ülkemizdeki en sağlam Türk Dili ve Edebiyatı eğitimini olduğunu hem yüksek lisansta hem de doktora boyunca yakinen idrak etmiştim. Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi bu açıdan ülkemizde her zaman ayrıcalıklı bir yere sahip olmuştur. Burada yetişen öğretmenlerin, Türkiyemizde görev yaptıkları her yerde bir çığır açtıklarını söylemek isterim. Doktorada bile okutulan birçok kaynağı biz, daha lisanstayken görüp okumuştuk. Bunda hocalarımın çok büyük hizmeti vardır. Özellikle Mustafa Tatcı hocamın çantalar dolusu kaynağı sınıfa getirip bizlere gösterdiğini, hocaların gönlümüze kitap ve okuma sevdasını koyduğunu kim unutabilir!
Lisans eğitiminin ve en az bir üniversite kadar beni yetiştiren kütüphaneler ve sahafların yanı sıra hocalarımızın odası da ayrı bir okuldu bizim için. Hiç unutmuyorum: Mezuniyetimize az bir zaman kalmıştı. Prof. Dr. Cemal Kurnaz hocamın odasındaydık. Cemal hocam o tatlı ve heyecanlı ses tonuyla bana "Sen bu odadan bir diplomayla daha mezun oluyorsun!" dedi. Ben bu cümleden o gün pek bir şey anlamadım. Fakat kıymetli bir yadigâr gibi bu cümleyi gönlümde ve zihnimde hep tuttum. Neydi bu ikinci diploma? Cemal Hocam ne demek istemişti?
Sonra Anadolu'da görev yaparken mevzuyu biraz anlar gibi oldum. Gittiğim yerler bana önce kültürel tarafını, tarihi birikimini, öksüz mirasını gösteriyordu. Anadolu'daki Türk kültürü çoğu yerde sahipsiz kalmıştı. Her bir kültür unsuru yaşamak ve dönüşmek için direnç gösteriyordu. Doğrusu duramazdım. Durulmazdı. Hemen işe koyuldum. Eski Türk Edebiyatı bilim dalında akedemik kariyer yaparken bana hiçbir akademik çıkar sunmayan ama büyük bir mânevî lezzet veren Türk Halk Edebiyatının ürünleriyle ilgilenmemin sebebi budur. Bizler üniversitenin sahiplenmek istemediği misyonu muhabbetle sahiplenen insanlarız.
Üniversitede Cemal hocamın beni layık gördüğü o ikinci diplomanın hayatımdaki en güzel nimetlerden biri olduğunu düşünüyorum. Anadolu'da yapmaya çalıştığımız şeylerin o diplomanın bereketi eseri olduğunu hissediyorum.
Lisans eğitiminin ve en az bir üniversite kadar beni yetiştiren kütüphaneler ve sahafların yanı sıra hocalarımızın odası da ayrı bir okuldu bizim için. Hiç unutmuyorum: Mezuniyetimize az bir zaman kalmıştı. Prof. Dr. Cemal Kurnaz hocamın odasındaydık. Cemal hocam o tatlı ve heyecanlı ses tonuyla bana "Sen bu odadan bir diplomayla daha mezun oluyorsun!" dedi. Ben bu cümleden o gün pek bir şey anlamadım. Fakat kıymetli bir yadigâr gibi bu cümleyi gönlümde ve zihnimde hep tuttum. Neydi bu ikinci diploma? Cemal Hocam ne demek istemişti?
Sonra Anadolu'da görev yaparken mevzuyu biraz anlar gibi oldum. Gittiğim yerler bana önce kültürel tarafını, tarihi birikimini, öksüz mirasını gösteriyordu. Anadolu'daki Türk kültürü çoğu yerde sahipsiz kalmıştı. Her bir kültür unsuru yaşamak ve dönüşmek için direnç gösteriyordu. Doğrusu duramazdım. Durulmazdı. Hemen işe koyuldum. Eski Türk Edebiyatı bilim dalında akedemik kariyer yaparken bana hiçbir akademik çıkar sunmayan ama büyük bir mânevî lezzet veren Türk Halk Edebiyatının ürünleriyle ilgilenmemin sebebi budur. Bizler üniversitenin sahiplenmek istemediği misyonu muhabbetle sahiplenen insanlarız.
Üniversitede Cemal hocamın beni layık gördüğü o ikinci diplomanın hayatımdaki en güzel nimetlerden biri olduğunu düşünüyorum. Anadolu'da yapmaya çalıştığımız şeylerin o diplomanın bereketi eseri olduğunu hissediyorum.