Bilmecelere Dair - Yasin Şen

TAKİP ET

Bilmeceler Türk Halk Edebiyatı türleri içerisinde en çok dikkat çeken, en fiktif, en yoğun anlatıma sahip, en renkli ve en eğitici türlerden birisidir. Onların karakteristik hususiyetlerini kısa fakat zamana ve mekâna göre derhal uyum gösterebilen yapılarında aramak gerekir.

Bilmeceler aslında birer sorudur. Ancak onlar herhangi bir soru ifadesiyle bitmezler. Bu hâliyle onlar aslında Türk irfanını en iyi aksettiren metinler olmaktadır. Çünkü bilmece, en basit bir cümleyi bile bir mesele olarak görebilmeyi ve onu çözümleyebilmeyi beraberinde getirir. Bu ise başlı başına düşünceye pratiklik, tefekküre derinlik katmak için bir yoldur ve bunun elbette duygu ve düşünce dünyamız üzerinde çok bereketli, güzel, harikulade tesirleri olmuştur.

Bilmeceler düşüncelerimizin katmanlarını harekete geçirmektedir. Söz gelimi cevabı “gökkuşağı” olan “Tepeden tepeye urgan serdim!” bilmecesi, dört kelimeyle bize çok sıkı örülmüş bir hayal dünyası takdim etmektedir. Bizden istenen adeta bu örgünün ardındakini görebilmek için kelimeleri aralamak, onları harekete geçirmektir.

Evet kelimeleri harekete geçirmek…

Kesin olarak biliriz ki, bilmeceyi meydana getiren sözcükler bize bir şeyleri işaret etmekte ve onlar aslında birer temsil olarak karşımıza çıkmaktadır. Herhalde bilmecelerin can alıcı noktası burasıdır. Bilmeceler de birer temsildir. Masallardan, tekerlemelerden, şathiyelerden, devriyelerden, ilâhîlerden, Karagöz ve Hacivat oyunundan beslenen bir geleneğin bilmece gibi bir tür ortaya koyabilmesi kaçınılmazdır. Tefekkürün en iptidai hâlini masal ile zirveye çıkarabilmek için bilmecelerin varlığı kaçınılmaz olur. Esasında masalların, bilmecelerin biraz daha geniş, derinlikli bir hâli olduğunu düşünmekteyim. Mesel atmak (bilmece sormak) ile masal anlatmak arasında ben bu yüzden pek bir fark görmüyorum.

Yukarıda verdiğimiz örnek de göstermektedir ki gelenek sorulan sorunun bir bilmece olduğu hususunu öğretmektedir bize. İlhan Başgöz ve Andreas Tietze bu hususa dikkat çekerler ve “Fadimem pat pat, donları kat kat!” bilmecesini örnek verirler. Yine bunun cevabının lahana olması gerektiğini bize gelenek söylemektedir. Ayrıca zemine ve zamana göre bilmecenin cevabını hazırlayan durumlar vardır. “Dal ucunda kilitli sandık” bilmecesinin cevabı fındık, ceviz veya başka bir meyve olabilir. Fakat müelliflerin beyanına göre gelenek bunun sadece birini kabul eder.

Onlar içerisinde bugün kullanmadığımız bir eşyayı tarif edenler olduğu gibi bilmecelerin elektrik, vapur, radyo gibi nispeten yakın zamanlarda ortaya çıkan teknolojik gelişmelerden haber verenleri de vardır. Bu yönüyle bilmeceler sosyal hayat ile yakından ilgilenen edebî türlerden birisi olmaktadır. Sosyal hayata yönelik taraflarıyla, bilhassa geçmişin kültür mirasını günümüze taşıması noktasından bilmecelerin önemli bir yeri vardır. Özellikle zaman ve mekânla kısıtlanmış, bugün artık kullanılması ve görülmesi çok zor eşyanın hatıralarını bu küçük eserlerde bulmamız mümkündür.