Yazar Yasin Şen'in kaleminden: Şehirleri Dinlemek!

TAKİP ET

Eğitimci-Yazar Yasin Şen ; Afyon Kent Haber'de Şehirleri Dinlemek isimli yazısını takipçileri ile paylaştı.

ŞEHİRLERİ DİNLEMEK 

İnsandan kalan izlere bigane duramıyorum. Bir işaret, bir taş, bir yazı beni alıp götürüyor dipsiz düşüncelere. Yıkık dökük bir köy evi baştan sona lisan olup karşıma çıkıyor. Bir kiremit parçasıyla şehirler kuruyorum. Zamanı yenip gelmiş bir sözle kendimden geçiyorum. Harap olmuş bir yayla eviyle hüzünlere gark oluyorum. 

Sormak ve hissetmek gerekmez mi? Burada yaşayan insanlara ne oldu? Onca yaşanmışlığı alıp nereye gittiler? Yok olmadıklarına eminim. Fakat ne oldu o insanlara? 

Ben o insanların, onca hatıranın, harap olup giden şehirlerin, yıkılan evlerin işte duyduğum bu hislere dönüştüğünü düşünüyorum. Kaybolup gitmediklerine göre hayata bir duyuş, bir düşünüş, bir hissiyat olarak dâhil oldular. Onların tecrübeleri ve hissettikleri insanlığın ortak mirası hâline geldi. Duydukları ve düşündükleri bir âleme dönüştü. İlham dediğimiz yol ile biz onların mirasını gönüllerimizde hissettik 

Bir gün muhakkak biz de o tecrübeye dâhil olacağız. Bir hüzün deminde bir şairin gönlüne doğacağız belki. Bir keder faslında dertlinin dermanı olacağız. Yani kaybolmayacağız. Dönüşeceğiz. Neye? Bir duyguya, bir düşünceye, bir tecrübeye... 

Söyler misiniz? Şimdi yaşamın içinde âdeta eriyen ve hayatımıza bir duygu ve düşünce olarak dâhil olan kadim devirlerin insanlarını şimdi kendinizden ayrı gayrı zannedebilir misiniz? İçinizde bir coşku hâlinde beliren o hissin, yanından geçtiğiniz harabenin mimarı olmadığı ne malûm! Bir hüzün duyuyorsan, dertleniyorsan, o yıkık dökük şeylerde bir bakışlık dahi olsa nasibin varsa sen asla onlardan ayrı olamazsın. 

Farz etki ki, bir zamanlar sen de şimdi kimselerin uğramadığı bu şehirlerde yürüdün, koştun, bir tecrübeyi yaşamak üzere acılar çektin, insanlığın ortak mirasını bugünlere getirmek üzere ne badirelerden geçtin! Şimdi nasıl olur da eşyaya, taşlara, harabelere bigane olabilirsin! 

Sizi bilmem fakat ben o kadim zamanları hâlâ derin duygularla yâd ediyorum. Nedir burayla ilgim, diye düşünüyorum. Gönlüme dolan hisleri anlayabileceğim hâle getirmeye çalışıyorum. Dönüşüp giden şeylerin bana söylediklerine saygı duyuyorum. 

Neticede ben insanlardan, kadim medeniyetlerden kalan izlere uzak duramıyorum. Bir şeyler söylüyorlar bana. Buna eminim. İşte onları hissediyorum. Ve gönlümle dinliyorum. Ben buna şehirleri dinlemek demeyi istiyorum. Yıkılmış olabilirler. Fakat kaybolmadılar. Dönüştüler. Neye? Şimdi yaşadığımız medeniyete, söze, ilhama, yaşamak enerjisine... Bilgeliğin dediği gibi yaşam bir bütünse bundan doğal ne olabilir!
 

Yasin Şen'in kaleminden: Babaannemin Sandığı