Şaban Öztürk yazdı ! KISAS !

TAKİP ET

Şaban Öztürk kaleminden Kısas isimli Köşe Yazısı

28 Şubat sürecinde 

“Cambaza bak” 

diyerek memleketin milyarlarca lirasını iç etmişler, 

kamu bankalarının içini boşaltmışlardı.. 

Aynı zamanda 

“dindarlığın da” 

içini boşaltmaya çalışmışlar, sahte şeyhlerin, 

ahlaksızlıkları üzerinden dindarları töhmet altında bırakmışlardı..

Başarabilmişler miydi?!.

Elbette!.

Elde ettikleri başarı ise az uz değildi..

“Değerler erozyonu” 

yaşatmışlar bu millete.. 

İnsanların dindarlara bakışı sorunlu hale gelmişti bu ülkede.. Örnek mi istiyorsunuz?!.

Her sakallı, 

her cübbeli erkeğe 

“Ali Kalkancı ya da Müslüm Gündüz”, 

her başörtülü kadınımıza 

“Fadime Şahin” 

muamelesi yapmaya kalkışmışlardı..

****

Son günlerde yine sahte şeyhler ve ahlaksızlıkları üzerinden yeni bir proje yürütülüyor.. 

Bunun da bir yazımızda 

“taban kaydırma” 

faaliyeti olduğunu anlatmıştık..

Milli ve Dini reflekslerimizin de zayıflama konusunun da hız 

kazandığına şahitlik ediyoruz..

Bu durumda dindar muhafazakar çevrelerin 

“Kol kırılır yen içinde kalır” demesinin bir faydasının olmadığını düşünüyorum ben..

Kategorik olarak ülkemizde dine, dindarlara karşı olanların geldiği son nokta ise gerçekten de çok ürkütücü!.

“İmam hatipten mezun olanlar böyledir” 

diyen dindarların tamamını şeyh kılıklı sahtekarlarla özdeşleştirme sorunlu bir bakış!.

****

Peki o zaman ne yapmalı?!.

Sorunun cevabını, 

Hazreti Süleyman’a (as) atfedilen 

bir hikaye ile bulmaya ne 

dersiniz?!.

Bir gün yaralı bir kuş Hz.Süleyman’a gelerek derviş hırkası giymiş birinin kanadını kırdığını söylemiş.. 

Hz.Süleyman dervişi hemen huzuruna çağırmış..

Ve ona sormuş;

“Bu kuşun kanadını kırmışsın. Senden şikâyetçi. Neden kanadını kırdın?”

Derviş hırkalı adam, 

kendini savunmuş…

“Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Benden kaçmadı. Yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.”

Bunun üzerine Hz.Süleyman kuşa dönmüş ve şöyle demiş,

“Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun!”

Kuş kendini savunmuş…

“Efendim ben onun üzerinde derviş hırkası gördüğüm için kaçmadım. Avcı olduğunu bilseydim hemen kaçardım. Derviş hırkası giymiş birinden bana zarar gelmez diye düşündüm. Bunlar Allah’tan korkar diye düşündüm. Onun için kaçmadım.”

Hz.Süleyman bu savunmayı 

dinleyince kuşu haklı bulmuş.. 

Kısasın yerine getirilmesini istemiş..

“Kuş haklı. Kuşun kanadının kısası olarak hemen derviş kılıklı bu adamın kolunu kırın” diye emretmiş..

Kuş o anda itiraz etmiş…

“Efendim, sakın böyle bir şey yaptırmayın” demiş!.

“Neden” 

diye soran Hz.Süleyman’a kuş şu cevabı vermiş:

“Efendim, derviş kılıklı bu adamın kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı sinsiliği, aynı kötülüğü yapar.

Siz en iyisi bunun üzerindeki derviş kisvesini çıkarttırın. Çıkarttırın ki, benim gibi o kıyafete itibar edip korkmayan kuşlar bundan sonra aldanmasın.”

Sanırım son dönemde yaşadıklarımızdan sonra derviş kılıklı, 

şeyh kılıklı madrabazların üzerindeki 

“hırkanın” 

çıkartılması şart oldu..

Peki bunu nasıl yapacağız?!.

Cevabını bulmak için pazartesi gününü bekleyeceğiz..