Şaban Öztürk - Bizim aldığımız rüşvet değil!
Şaban Öztürk'ün bu haftaki köşe yazısı
İzmir’e çok büyük geçmiş
olsun dileklerimle
başlıyorum..
Sonunda iktidara geldik..
Fakat bir şartla;
28 Şubat sonrası devlet aklı Türkiye’deki bütün İslamcı
gruplara şunu söyledi;
“Tamam bir gerçeklik olarak seni kabul ediyorum..
Zaten seni bu hale getiren
de benim..
Şimdi sizin sıranız geldi ama biraz değişmeniz lazım..
Bu halinizle devlet
yönetemezsiniz.”
Sağımızdan,
solumuzdan başladı
törpülemeye..
Zaten 28 Şubat 1997’de
gerçekleşen post modern
darbe,
bize bir şey söyledi..
Tıpkı Nevzat Tandoğan’ın
solcu gençlere söylediği
gibi;
“Oğlum bu ülkede sistem
değişecekse bunu biz
değiştiririz..
Size ne oluyor?!.
Sizin göreviniz,
verginizi ödemek ve askere gidecek çocuklar
doğurmak.”
****
Bazen düşünüyorum da;
“Türkiye’de partiler yoktur.
CHP vardır ve onun kolları.”
diyen Cemil Meriç haklı mı
acaba?!.“
Ve yine:
“Dağları oyup zindan
etseler,
Allah nurunu
söndüremezler”
derken kime karşı mücadele etmemiz gerektiğini
bilememişiz.
Esas sorun bizdeymiş..
Dünyayı kendimize zindan edip,
sonra da özgürlük diye
naralar atıyormuşuz!..
****
“Laikliği güçlendirmek lazım”
diyen İslamcılar bile var!. Şunu anladım;
bizim ruhumuz fakir, karnımız ya da cebimiz
değil..
Kendimizi ait hissettiğimiz ideolojik bir kimliğimiz olmadan yaşayamayız..
Açlığımız bedenî ihtiyaçların ötesinde,
daha derinlerde..
Örnek vermek gerekirse, yemek felsefemiz “Olmayınca aramam, olunca dayanamam”
şeklindedir...
Canımız çektiğinde kendimize mükellef bir ziyafet çekmeye o kadar hasret kaldık ki,
bu boşluk hiç dolmayacak, bunun da farkındayız...
Kamuda ya da özel sektörde imkân bulunca,
“Bizim aldığımız rüşvet değil. Biz çok acı çektik, bunu hak ettik. Hem biz insanî yardım kuruluşlarına yardım için komisyon alıyoruz, rüşvet değil bizimki”
diyecek kadar yüzsüzleştik iktidara gelince;
ya da kendi alanlarımızda iktidar/(güç sahibi) olunca..
****
Belli ki toplumun bize biçtiği rolü kabullendik çünkü başkasını yapacak gücümüz ya da imkânımız yoktu..
Parası olmadığı için günah
işleyemeyen bunu da İslamî hassasiyetlere bağlayan bir kuşağın hazin hikâyesidir
bu..
Bu kuşak,
parası ve gücü olduğunda ikinci evi tutup sözde imam nikâhıyla (kastettiği Dini
Nikah!.)-bunu Allah rızası
için gerçekten yapanlara
hiçbir sözümüz olmaz ve
saygı duyarız-zina etmekten
kendini alamadı…
Öyle ki kamuda yönetici
olup kadın hikâyesi
olanların yanına artık eksi
işareti konulmuyor.
Sayı o kadar çok yani!..