Psikologların dediği gibi çocukluğumuza inelim - Lokman Özkul

TAKİP ET

Eğitimci-Yazar Lokman Özkul köşesinde "Psikologların dediği gibi çocukluğumuza inelim" isimli yazısına yer verdi. İşte o yazı..

Psikologlar bir hastayı veya danışanı tedavi ederken veya tanı koyarken, önce bir çocukluğunuza inelim diye başlarlar. Sorunu anlamak için bir insanın çocuklukta ne yaptıklarını bilmek gerekir. Birçok sorunun temeli çocuklukta yatar, diğer yandan mutlu bir hayatın temelleri de o dönemde atılır. Biz ne tanı koyacağız ne psikologluk yapacağız, biz işe pozitif anlamda bakıp eski çocukluk günlerinin ne kadar güzel olduğunu ortaya koymaya çalışacağız.

Soğuk kış günlerindeyiz. Soğuk iliklerimize kadar işliyor. Eskiden kışlar daha sert ve soğuktu. Kar yağdığı zaman aylarca yerden kalkmazdı. Boyumuza yakın karlar oldu. Bata çıka okula gider, kilometrelerce yol yürür ve okula vardığımızda soğuktan ellerimizi yüzümüzü hissetmezdik. Öğretmenimiz hemen sıcak sobanın başına alır, ısınmamızı sağlar ondan sonra sıralarımıza geçerdik. Şimdiki çocuklar evlerinin önünden servislerle alınıyor okulun kapısına kadar bırakılıyor. Nimetlerin kıymetini iyi bilmek gerekir. İmkanlar açısından kısıtlıydı belki o dönemler lakin hayata bakış ve tutunma açısından en pozitif zamanlardı. O soğuk kış günlerinde evlerimizde tek bir soba veya kuzine etrafında toplanır; kestane patlatır, fırına bütün bütün patates koyar, üzerinde kaynayan çayın hışırtı sesini duyar ve mutlu olurduk. Kestaneler kıvamına geldikten sonra afiyetle yer, kabuğuyla birlikte pişen patatesleri ellerimiz yana yana soyar ve şimdiki kumpirlerin tadına değişilmeyecek şekilde mideye indirirdik. Şimdi kaloriferler kolaylık sağladı lakin bu güzel hatıraları da aldı götürdü.

Oyunlarımız sanal değil gerçek oyunlardı. Arkadaşlarımızla birlikte top oyunları, saklambaç, körebe, bilye, tahtaya sopayla vurup beyzbol gibi ileriye fırlatma..  tarzı oyunlar oynardık. Çok eğlenirdik, annelerimiz akşamları oyundan eve sokamazdı. Tv çok azdı, internet yoktu, gerçek dostluklar arkadaşlıklar vardı. Şimdiki çocukları da evden dışları çıkaramıyoruz. Sanal oyunlar, sanal sohbet odaları, chat ler, sosyal medya sayfaları gerçek hayattan koparıp atıyor çocuklarımızı, gençlerimizi.



Büyüklere saygı zirvedeydi, kimse büyüklerine saygısızlık etmezdi edemezdi. Kimse kimseyi dışlamazdı, zengin fakir ayırımı yapılmazdı (istisnalar kaideyi bozmaz). Okul ortamları çok güzeldi, silgiyi kalemtıraşı paylaştığımız, derslerimizde birbirimize yardımcı olduğumuz o günler ne kadar güzel günlerdi.

Birimiz hepimiz hepimiz birimiz için anlayışıyla hareket eder, hiçbir arkadaşımızı başkalarının insafına bırakmazdık. Bir haksızlık gördüğümüzde dayak yeme pahasına müdahale eder, haksızlığı gidermeye gayret ederdik.



İkiden fazla pantolonumuz olmazdı, bir ayakkabıyı birkaç sene giyerdik, babalarımız özellikle büyük alırlardı ayakkabıyı seneye de giysin diye. Yeni kıyafetler genelde bayramlarda alınırdı, o zaman hakikaten bayram sevincini yaşardık, ayakkabıyı kıyafetleri baş ucumuza kor onlarla birlikte uyurduk. Sabah giydiğimizde bayram sevincimizin üzerine yoktu. Arkadaşlarla birlikte komşulara bayramlaşmaya gitmeler, şekerler, harçlıklar keyfimizi daha da yerine getiriyordu. Bayram gibi bayramdı bizim çocukluğumuzdaki o bayramlar..

Velhasıl imkanlar kıstlı olmasına rağmen çok güzel günler ve yıllardı o çocukluk günlerimiz. Onun için hayata pozitif bakıyor, sızlanmıyor, özgüveni yüksek, sosyal bireyler oluyoruz. İncelenmesi gereken klinik vakalar değiliz, çocukluğu sıkıntılı geçmiş insanlar vardır onlar hakikaten psikolojik yönden incelenmesi gereken vakalardır.

Esen kalın..

Lokman ÖZKUL
Eğitimci-Yazar
lokmanozkul@gmail.com