Lokman Özkul yazdı: Kırmızı Ayakkabı!

TAKİP ET

Eğitimci-Yazar Lokman Özkul köşesinde Kırmızı Ayakkabı isimli yazısına yer verdi. İşte o yazı..

Kırmızı dedimse tam da kırmızı değil. Bordo da diyebiliriz. Nedir bu kırmızı ayakkabı hikayesi?

Bu hikayeyi öğrenmek için sizi ilkokul 4.sınıf öğrencilik yılıma götüreceğim. Oraya gelmeden okulun başından başlayalım. 1978 senesinde Karşıyaka Mahallesi’nde evden devşirme bir yer o zamanın şartlarında okul olarak hizmet vermeye başladı. İlkokul 1.sınıfa başlayacağım için çok heyecanlıydım. Siyah önlüğümüzü giyip beyaz yakamızı da takarak okula gittim. Öğretmenimizi de çok merak ediyordum. Törenden sonra içeriye aldılar bizi. 50 li yaşlarında babacan bir öğretmen geldi sınıfımıza. Sevecen bir yaklaşım gösterdi lakin çok otoriterdi de. Bize okuma yazmayı öğretti, temel bilgileri aktardı. İsmi Cemal’di öğretmenimizin. Otoriter yapısından korksak bile çok severdik  Cemal öğretmeni. İlk senemiz çok verimli geçti. İkinci sınıfta bizi Kasımpaşa İlkokulu’na aldılar, yaya gidip geliyorduk gidiş geliş yaklaşık 5 km. yolu. Kış şartlarında çok zorlandığımız oluyordu. Ellerimiz donarak! sınıfa giriyorduk. Öğretmenimiz hemen sobanın başına alıyordu bizi. İkinci sınıfı da zor şartlar altında tamamladık. 3 ve 4. Sınıfları yine Karşıyaka Mahallesi’nde, müstakil 3 katlı bir binanın geçici olarak okula dönüştürülmesi sonucunda, orada tamamladık. Şükran öğretmenimiz vardı, dünya iyisi bir öğretmendi, anne şefkati ile bizlere yaklaşıyordu. Kırmızı ayakkabı hikayemizdeki öğretmen 3.sınıfta da ortaya çıkmıştı. Şükran öğretmenimizle matematik dersindeyken, nöbetçi öğrenci gelip, öğretmenimize, Lokman’ı X öğretmen çağırıyor dedi. Öğretmenimiz şaşırdı lakin git bakalım Lokman ne diyecekmiş? Tamam öğretmenim dedim, o öğretmenin sınıfına gittim. Ailemden aldığım eğitim gereği küfür ve hakaret nedir bilmeyen bana, sınıfının önünde; dışarıda sen bana küfür etmişsin diye ithamda bulundu.



-Öğretmenim vallahi de billahi de öyle bir şey yapmadım, kim söylemişse yalan söylemiş dedim.

Oradan bir kız öğrenciyi kaldırdı ona sordu. O kızmış yalan ve iftira ile beni o X öğretmene şikayet eden. İftiraya devam etti, evet öğretmenim söyledi dedi. Daha başka bir şeye ihtiyaç duymayan o öğretmen suratıma bir tokat attı. Şimdi git dedi. Ağlamaktan beter olmuştum, sınıfının önünde iftira sonucu beni aşağılamıştı. Yüzüm kıpkırmızı sınıfıma girdim. Şükran öğretmen:

-Ne oldu Lokman sana dedi. Olup biteni tamı tamamına duygusal bir şekilde anlattım. Öğretmenim çok kızdı, nasıl yapar bunu benim öğrencime, senin böyle bir şey yapmayacağına ben eminim dedi, sınıfın önünde bana sahip çıkarak. Teneffüs zili çaldı, hışımla sınıftan çıktı Şükran öğretmen. O öğretmenle aralarında çok iyi bir diyalog geçmediğine eminim.

4.sınıf oldu, yine öğretmenimiz değişti. Orhan öğretmen geldi bu sefer sınıfımıza. Şükran öğretmenden ayrılmanın hüznü çökmüştü tüm sınıfa. Orhan öğretmen de babacan biriydi,  sene içinde rahatsızlıklarından dolayı çok fazla okula gelemedi, o sene sınıf olarak kayıp senelerimizdendir. Kırmızı ayakkabı hikayemiz de 4.sınıfta oldu. Bahar aylarıydı. Bir gün okul sonrası, okul ayakkabım eskidiği için, ağabeyimle ayakkabıcılar çarşısına ayakkabı almaya gittik. Bağcıklı iskarpin tarzı ayakkabı bakıyorduk, siyah ve kırmızımsı (bordo) iki ayakkabı yan yanaydı. Ağabeyim siyah olanı al dedi, bana kırmızımsı daha hoş geldi. Bunu alalım dedim, hata yapmışım, aslında ağabeyimi dinlemem gerekiyormuş.

Ertesi gün yeni ayakkabılarımla sevinç içinde okula gittim. Hava güzel olduğu için öğretmenler, sandalyeleri çekmişler, dışarıda oturuyorlarmış. Malum öğretmen X şahıs, beni görmesiyle birlikte bir kahkaha patlattı. Eliyle şımarık çocukların yaptığı gibi beni göstererek, şuna bakın başka giyecek renk mi bulamamış diyerek kahkahalarına devam etti. Bazı öğretmenler de gülerek ona katıldı, bazıları da suratlarını ekşiterek ona karşı tepki gösterdiler. O öğretmen de hoşnutsuz bir şekilde, sanki diğer öğretmenlere; ne var canım şurada dalgamızı geçiyorduk, der gibi bir tavırla kahkahasını kesti. Orhan öğretmenimiz rahatsız olduğu için o günde yoktu ve bana sahip çıkacak öğretmenim de yoktu. Daha ders başlamadan, yine bütün öğrencilerin önünde aynı öğretmen tarafından aşağılanarak, koşa koşa evimin yolunu tuttum.  Annem ne oldu oğlum diyerek beni karşıladı, anneme olup biteni anlattım, Allah var annem o şahıs hakkında hiç iyi şeyler söylemedi. Eski ayakkabılarımı giyip, tekrar okulun yolunu tuttum. O öğretmenle karşılaşmamak için elimden geleni yapıyordum.



İlkokul 5 te o okulu tekrar kapattılar, bizi de yine Kasımpaşa İlkokulu’na verdiler. O öğretmenden kurtulmuştum artık. Sena öğretmenimiz vardı, gördüğüm en iyi öğretmenlerden. Beni de çok severdi. O senem çok iyi geçmişti. Sınıfın da en başarılı öğrencilerinden biriydim. Hata öğretmenimiz o sene düzenlenen önemli bir ödül için, Milli Eğitim Bakanlığımıza benim ismimi vermişti. Sena öğretmenime her zaman müteşekkirim.

O X öğretmene gelirsek, ona karşı öfkem hiçbir zaman bitmedi. Sağ mı değil mi onu da bilmiyorum, bilmek de istemiyorum lakin şurası çok açık ki, o iki olaydan dolayı hakkımı helal etmeyeceğim çok net. Mazlumun hesabını Allah sorar.

Kendim de 25 yıllık öğretmenim, okul idarecisiyim. Hiçbir öğrencime böyle davranmadım davranmam da. Davrananı da hoş karşılamam. Çok eskide kalmış bir olay, öğretmen camiamızdan da bazen böyle çürük elmalar çıkıyor. Her camiada olur. Bizim camiamızın ekserisi anlayışlı, öğrenci yanlısı, babacan , anne şefkati ile öğrencilerine yaklaşan öğretmenlerdir. O X öğretmen tarzı bir öğretmen kalmadığını düşünüyorum.

İşte, bazen öğrencilik yıllarımıza döndüğümde, hüzünle ve biraz da öfkeyle hatırladığım; KIRMIZI AYAKKABI hikayem..

Lokman ÖZKUL
Eğitimci-Yazar
lokmanozkul@gmail.com

lokman özkul köşe yazıları kırmızı ayakkabı