Hayatı ve Ölümü Hissetmek!

TAKİP ET

Ölümü böylesine sıradanlaştıran nedir? Ölümün bu mutlak hâkimiyetine bakıp da nasıl bu hayatın ebedî olduğu yanılsamasına kapılabiliyoruz? Yazarımız Yasin Şen siz değerli takipçileri için Hayat ve ölümü hissetmek isimli çalışmasını kaleme aldı.

Ölümü böylesine sıradanlaştıran nedir? Unutmak diyesim geliyor fakat insanın ölüm karşısında duyduğu o harikulâde ve derin teslimiyet meselenin özünde anlaşılmayı bekleyen daha başka hâllerin de olduğunu fısıldıyor bana. Birkaç yüzyıl içinde yaşayan insanların neredeyse tamamı hatırlanmıyor bile. Bu zaman çoğu kere daha da kısalıyor. Mezarlar kayboluyor ve herkes gibi yaşayan, duygulanan, seven, üzülen o insanlar hiç yaşamamış gibi oluyor sanki. 

Ölümün bu mutlak hâkimiyetine bakıp da nasıl bu hayatın ebedî olduğu yanılsamasına kapılabiliyoruz? Bunu anlamak zor mesele... Bir sır var burada, ama ne? Kim bizim bu fânî tesellilerin içine böyle kendimizden geçercesine gömülmemizi istiyor? İçimizde uzayan ufuklar boyunca beliren onca duygu ve düşünce bize hayatın gerçek seyrinin içte ve ebedî olanın gönüllerde olduğunu söylemiyor mu? Söylüyorsa eğer kim bu müthiş davetin cazibesini duyup yorumlayacak kişiler? İllâ ki ölümün gelip bizi bu uykudan uyandırması mi gerekiyor? Ölümün, bizim zannettiğimiz onca şeyin üzerine yeni bir cila sürüp yeni safdilleri avlaması mı gerekiyor hep? Onun biteviye söylediği şeyleri duyacak bir yüreğin asil sızlanışları, derin ızdırapları ne zamana kadar hissedilmeden insanın acısı sığ psikolojik tariflerle giderilme yoluna gidilecek? 

Ölümü sıradanlaştıran her şeyden korkulur. Fakat insanın ızdırabını görmezden gelen fikirlerin ve insanların yine insana ettiğini kimse etmemiştir. Nihayetinde bu hayatın, bu hay huyun, bunca karışık duygunun ucunda ölüm var. Bu içimizi kavuran ihtirasların vardığı yerde yine ölüm bekliyor bizi. Cevapsız zannettiğimiz soruların hiç rahat bırakmadığı bedenimizi kucaklayan bir toprak var önümüzde. Fakat bütün bu soruların içinde çırpınan yüreğin tesellisi ne ola ki? Bu sorulara içimden ancak şöyle bir feryat yükseliyor: 

Ey insan ölüyorsun. Ey varlık yok oluyorsun. Ey görünen her şey dönüşüyorsun. Ey ebedîyeti içinde değil dışında arayanlar! Hayata yazık ediyorsunuz. Dokunduğunuz her şey bir bir yok olmaya, avuçlarınızdan kaymaya başlıyor. Bu sımsıcak hayatın yüzüne ölüm soğuk bir biçimde temas ediyor her gün. Görünen şeylerin bir gün yok olacağını ölüm hatırlatıyor bize. Dünyamızı bir atmosfer gibi kuşatmış ölüm. Onun bu kadar sıradan hâle gelmesi sanırım bundan. Hayattan ölüme ölümden hayata daimî bir geçiş var dört bir yanımızda. Ona duyduğun bu kaçınılmaz teslimiyeti ölümü düşünmek ve anlamak üzere bir fırsat gibi göremez misin? Hayatın başında yokluk, ucunda ölüm olduğunu sezemez misin? Hayatı olduğu kadar ölümü anlamak da senin işin. Ölüme, değişmeye, dönüşmeye, merhaleler kat etmeye teslim olmuş bunca varlığı anlamak ve hissetmek de senin vazifen. Bu derdi sadece görüp hissedebiliyorsun. Ölümü bu kadar sıradanlaştırma. Ona teslim ol ve onu kabullen. Fakat onu düşün. Onca hayatın hiç yaşanmamış gibi geçip gittiğini bir düşün. Anlı şanlı kimselerin kaybolmuş mezarlarındaki hâlini tefekkür et. Bedenine sığmayan insanin kara toprağa sığmasındaki hikmeti hisset. Hepsi senin için bunların. Hayatı ve ölümü sezebilmen için...

yasin şen hayat ölüm