GAZETECİ EFE HASAN ÖĞÜNÇ'DEN İBRETLİK KÖŞE YAZISI

TAKİP ET

Yazıma başlarken Ankara'da terör sonucu şehit olan vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.

Yazıma başlarken Ankara’da terör sonucu şehit olan vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. 


Böyle bir saldırıyı vicdanlar kabul edemez. 
Bu saldırının amaçları bellidir. 
Yayın yasağı olduğu için saldırı ile ilgili görüşlerimi daha sonraki yazımda belirteceğim.

 

Afyon’da gazetecilik sektöründe parasal tıkanmaların sonucunda bazı gazeteler kendini havuza atıyor, bazıları patron değiştiriyor, kimisi günlükten 15 günlüğe çekerken kimisi de kendini sadece birinci sayfa olarak fesbuktan yayınlıyor.

 

Sosyal medyanın yaygınlaşması, kalabalıkların internete daha kolay ve çabuk ulaşabilmeleri, internet gazeteciliğinin gelişmesi ile yazılı medya her geçen daralmaktadır. 


Bu zorluklarda yazılı basın da kendini satabilmek için her türlü ivanosyonu denemektedir. 
Her şeye rağmen gazeteler ayakta kalmaya çalışıyor.

 

Gazeteler ayakta kalmak için her türlü gayreti sarf ederken bazı gazeteci arkadaşlar da gazeteciliği bitirmek için ellerinden geleni yapıyor.

 

Mesela bir arkadaşımız cep telefonunun kartını cep telefonuna uyumlu hale getirmek için kestiriyor, ve kartın kesilmesinden iki lira talep eden telefoncuya -Şuncağıza iki lira mı istenir, hem siz benim gazeteci olduğumu bilmiyor musunuz- diyor.

 

Son günlerde gazeteciler ile ilgili gazetecide olmaması gereken vasıflar gereği tasvip edilmeyen birçok hareket yazıldı, çizildi, gündeme geldi, kendi aramızda konuştuk. 


Allah’tan her türlü zorluğa rağmen gazeteci kalmakta ısrarlı kararlı ağabeylerimiz, kardeşlerimiz var da araya giriyorlar, daha fazla hata yapılmasına veya hataların devam etmesine engel oluyorlar.

 

Son günlerde siyasi partilerin haftanın icraatı türünden toplantılar düzenlemesi adetten geldi. 
Ve gazeteci arkadaşlarımızın arasında bazı partilerin basın danışmanlığını yapan ya da basın danışmanı gibi çalışan arkadaşlarımız var. 


Bu arkadaşlarımızın bazen basın toplantılarına çağıran öyle mesajları yayınlanıyor ki sanki arkadaşlar basın danışmanı değil de tabildot memuru gibi çalışıyorlar. 


Kimisi kalabalık olursanız sabah kahvaltı öğleyin kuzu kebap olacak diyor, kimisi keşkek ikramından bahsediyor. 
Hele bazı partilerin il başkanları tam saat 12’ye alıyor toplantıları ve -Gerçi arkadaşlar öğle vakti, karnı aç olan arkadaş varsa yiyecek getirelim- diyorlar. Bu da basın toplantısının bir başka garabeti.

 

Basın danışmanı arkadaşlar toplantı yaptığınızda yemek verilecekse hiç olmazsa bunu gündem veya toplantı aşamaları arasına alırsanız gazeteci arkadaşlarımızı biraz daha onurlandırarak davet etmiş olursunuz.

 

Gazete varsa gazeteci, gazeteci varsa gazete vardır. Birbirinden ayırmak mümkün değildir. 
Bu varlıkları yaşatmak ayakta tutmak bizlerin işidir. Bu yüzden gazeteci olmak ne kıyakçılıktır, ne güçtür, ne de insanlara gözdağı vermedir. 


Gazetecilik meslek grupları içerisinde yer alan, insanlara hizmet üreten, mesai mefhumu olmayan onurlu mesleklerdendir.