Eğitimci Yazar Yasin Şen yazdı: Yazmak Ya da Yazmamak!

TAKİP ET

Yazarak açıyorum. Yazarak kaçıyorum. Açtığım kendim. Kaçtığım insanlar. O sebepten şu kadar yaz bu kadar yaz gibi lafların benim için hiç bir hükmü yok. İşte Yasin Şen'in kaleme aldığı Yazmak Ya da Yazmamak isimli yazısı...

Yazarak açıyorum. Yazarak kaçıyorum. Açtığım kendim. Kaçtığım insanlar. O sebepten şu kadar yaz bu kadar yaz gibi lafların benim için hiç bir hükmü yok. Neden böyle söylüyorum? Çünkü etrafımda yazdıklarını okuyup fikir beyan edenler azdan az olduğu hâlde sadece yazdığımı, eser verdiğimi görüp bununla ilgili bir sürü fikir beyan edenler çok oldu. Ne yazık ki, yazmanın insanın derinlerden gelen bir çağrı ve bunun yemek içmek gibi bir ihtiyaç olduğunu anlatmak çok güç. 

Bir insana çok yaz, az yaz demezsiniz. Şöyle yazsaydın, böyle deseydin daha iyi olurdu dersiniz. Bir başkasının gözünden daha iyiye, yazıdaki kemâle bir yolculuktur bu. Böyle bir ortamda yazı, şiir, edebiyat gelişir. Fakat gelişme kaydedebilmek için önce okumak gerekir. 

Kitaplarımı takdim ettiğim çoğu kimsenin onları okumadığını biliyorum. Vakitsizlikten mi? Hayır. Okumayı sevmediklerinden. Günümüz insanı okumaya pek vakit ayırmıyor. Kitap almıyor. Sonra bu insanların çoğu bize çok yaz, az yaz gibi nasihatlerde bulunmaya kalkıyor. Bu türden sözlerin benim için hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Fakat kalemimi eğip bükmeden neden yazdığımı burada kısaca izah edeceğim. 

Anadolu'da öğretmen olarak görev yapıyorum. Buralarda insanlardan masal, bilmece, ninni, mani, türkü, atasözü, deyim, halk deyişi, tekerleme, mahalli kelimeler, efsaneler ve hikâyeler derliyorum. Bir kısmı kayıtlarda olmadığı için, ünivesite bunları derleyip kayda geçirmediği için, bir millî hazinemiz yok olmaya yüz tuttuğu için... Doktoramı Eski Türk Edebiyatı bilim dalında yaptığım için bunların bana maddî bir karşılık getirmeyeceğini de belirtmek isterim. 

Sonra Osmanlı Türkçesinden aktarmalar yapıyorum günümüz Türkçesine. Neden? Kütüphaneler dolusu eser tozlu raflarda durduğu için. 

Yürüyüşlerde içime doğan ilham ile denemeler ve şiirler yazıyorum. Kendimi anlamak için. Yazmak dolayısıyla benim için hayatı anlamlandırmaktır. Bunu bir başka sanat veya zanaat dalıyla da yapabilirdim. Fakat payımıza yazmak düşmüş. Ben bundan razıyım. 

Şimdi yukarıdaki çalışmalara bakıp da şöyle bir soru sorulabilir: Bunların hepsi benim mi vazifem? Evet benim vazifem. Ben yazmazsam kimse yazmıyormuş gibi geliyor bana. Özellikle de kültürün iyice dibe vurduğu, pek de önemsenmediği, kontrolsüz göçün köyleri harabeye çevirdiği ve torpille üniversitelere dolan akademisyenlerin Anadolu'daki köklü Türk kültürü adına pek de bir şey yapmadığı şu zamanda... 

Üniversitede Mustafa Tatcı hocam şöyle demişti bana: "Bilim adamları ikiye ayrılır: Yazıp geçenler, basıp geçenler. Sen yazıp geçenlerden ol." Biz yazıp geçenlerden olmaya çalışıyoruz. Hepsi bu.

Yasin ŞEN - Eğitimci-Yazar


Eğitimci-Yazar Yasin Şen yazdı: Fotoğraf 

yasin şen yazmak ya da yazmamak afyonkarahisar