Afyon Fuar Hastanesinde Yaşlılara Özel İlgi

TAKİP ET

Yaşlılara Saygı Haftası nedeniyle Fuar Hastanesinde tedavi gören yaşlı hastalar bir araya geldi. Hastane yöneticileri yaşlılara karanfil dağıttı, ikramlarda bulundular.

Yaşlılara Saygı Haftası nedeniyle Fuar Hastanesinde tedavi gören yaşlı hastalar bir araya geldi. Hastane yöneticileri yaşlılara karanfil dağıttı, ikramlarda bulundular.

 

Fuar Hastanesinde tedavi gören yaşlı hastalar tedaviye “Yaşlılar Haftası” nedeniyle ara vererek hastanenin düzenlediği farkındalık etkinliğinde bir araya geldiler.

Fuar Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Uz. Dr. Şükrü Yücel, “Yaşlılarımız toplumda saygı ve sevgiyi en çok hak eden, en saygın konumda olması gereken varlıklarımız, değerlerimizdir” dedi.
“Dün ile bugün arasında köprü vazifesi görüyorlar”
“Yaşlılar hayatları boyunca edindikleri tecrübeleri, bilgi ve birikimleri ile dünümüz ile bugünümüz arasında adeta bir köprü vazifesi görmektedir” diyen Yücel sözlerine şöyle devam etti: “Değerlerimizin, gelenek ve göreneklerimizin genç kuşaklara aktarılmasına vesile olmaktadır. Büyüklerimiz bizleri bin bir emekle bugünlere getirmiştir. Bunun karşılığında bizlere düşen yaşlılarımıza gerekli saygıyı göstermektir. Yaşlılarımız zamanında nasıl bizleri koruyup gözetti, her türlü ihtiyaçlarımızı karşıladı ise toplum olarak bizlere düşen görev ihtiyaç duyduklarında yaşlılarımızın yanlarında olmaktır. İnancımıza, kültürümüze, gelenek ve göreneklerimize göre yaşlılarımızın hayatımızın içinde olması, yanımızda olması bizler için çok büyük bir fazilettir. Büyüklerine karşı gerekli saygıyı gösteren, onların her ihtiyaçlarını karşılayan insanlar toplumumuzda hoş karşılanmakta, saygı görmekte aksi durumda ise büyüklerine karşı saygısızlık gösteren, büyüklerini dışlayan insanlar kötü karşılanmaktadır. Ömrünün büyük kısmını topluma ve ülkeye hizmetle geçirmiş insanların yaşlandıklarında ve bakıma muhtaç olduklarında ömürlerinin sonuna kadar insan onuruna yakışır bir şekilde destek talep etme hakkı vardır. Devletimiz bu dönemde yaşlılarımızın sosyoekonomik olarak rahat etmelerini, toplumla bütünleşmelerini, yaşama bağlı kalmalarını sağlayacak politikalar geliştirmeye devam etmeli ve gerekli düzenlemeleri hayata geçirmelidir.”
“Herkes bir gün yaşlanacaktır”
“Yaşlılık dönemi herkes tarafından saygı ve itibar görmenin arzu edildiği, minnet ve şükran duygularının en üst seviyede beklendiği hassas bir dönemdir” diyen Yücel, “Unutulmamalıdır ki her kes bir gün yaşlanacaktır. Herkes yaşlandığında kendisi nasıl muamele görmek istiyorsa bu günden büyüklerine gerekli saygı ve ihtimamı göstererek gerekli hazırlığı yapmalıdır. Bu duygu ve temennilerle yaşlılar haftasını kutluyor tüm yaşlılarımıza huzurlu, sağlıklı uzun bir ömür diliyorum” ifadelerini kullandı. 

“Yaşlılara minnet borcumuz var”

 

Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü Hemişre Dilber Bayrak ise, “Her insan için değişik mana ve önem ifade eden yaşlılık, hayatın çok özel bir dönemidir. Yaşlılarımız dün ile bugün arasında köprü kuran, kültürümüzü ve değerlerimizi yarınlara taşımamızı sağlayan en değerli varlıklarımızdır. Yaşlılık dönemi itibar gerektirmektedir bu aynı zamanda bir minnet borcudur. Yaşlı bireylerin toplumla bütünleşmesi, daha aktif olması ve yaşama bağlı kılınmaları gerekir” dedi.

 

“Kimsesizlik duygusu yaşatmamalılar”

 

Bayrak açıklamasında, “Bir ömrün büyük kısmını topluma ve ülkeye hizmetle geçirmiş insanların, yaşlandıkları ve bakıma muhtaç oldukları dönemde ömürlerinin sonuna kadar insan onuruna yakışır bir şekilde bakım talep etme hakları vardır. Ailelerinden ve çocuklarından bu hizmeti çeşitli nedenlerle alamayanlara bu hizmet imkânlar ölçüsünde Devletimiz tarafından verilmektedir. Devleti halka hizmet etme aracı olarak gören hükümetler, bir sınıf ve kesimin değil, bütün vatandaşlarımızın refah ve mutluluğunu sağlayacak sosyal politikalar yürütmeyi, bu bağlamda yoksullar, bakıma muhtaç yaşlılar, çocuklar ve işsizler için özel programlar oluşturmayı, zor durumdaki vatandaşlarımıza, terkedilmiş ve kimsesizlik duygusu yaşatmamayı hedeflemelidir” ifadelerini kullandı.

 

“Onlara verilen hizmet her geçen gün daha mükemmel olmalı”

 

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün, insanların değer yargıları arasında var olan yaşlıya sevgi, dayanışma ve saygı yaklaşımını, değişen toplum yapısı içinde ve bilimin ışığında profesyonelce hizmet alanlarına taşıyarak yaşlı vatandaşlara götürülecek hizmetlerin kalitesini ve çeşitliliğini artırmaya yönelik çalışmaları sürdürmesi gerektiğini kaydeden Bayrak, “Devletimizin sağladığı imkânlar ve sunduğu hizmetlerin her geçen gün daha mükemmel hale getirilmesini sağlamak öncelikli hedefi olmalıdır” şeklinde konuştu.

 

“Herkes bir gün yaşlanacaktır”

 

“Ancak devletimizin çalışmaları yaşlılarımızın sorunlarının çözümü ve toplumda hak ettikleri yeri almaları konusunda tek başına yeterli değildir” diyen Bayrak sözlerine şöyle devam etti: “Toplumda bu bilincin yerleşmesi, bugüne kadar olduğu gibi gönüllü kuruluşlarımızın ve yurttaşlarımızın katkıları ile yaşlılarımıza daha iyi yaşama koşullarını sağlayabiliriz. Yaşlılarımıza ve onların sorunlarına sahip çıkmak insanlık ve yurttaşlık görevimizdir. Bizleri bugünlere ve geleceğe hazırlayan yaşlılarımız için hayatı kolaylaştırmak ve kimseye muhtaç olmadan yaşamalarını sağlamak devletimizin öncelikli görevleri arasındadır. Unutmayın ki bir gün herkes yaşlanacaktır. Büyük Atatürk ne demiştir "Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmağa hakkı yoktur. Bu duygularla ekip olarak tüm büyüklerimizin Yaşlılar Haftasını kutluyor, minnet ve şükran duygularımızla yaşam sevinçlerinin hiç kaybolmadığı sağlıklı ve mutlu günler temenni ediyor, sevgi ve saygılar sunuyoruz.”

 

“Yaşlanacağında yaşayacağı kendi kaderini görmüş”

 

Ateşli Hastalıklar Uz. Dr. Ali Rıza Bahadır da burada yaptığı konuşmada geçmişte yaşanan bir adeti anlattı: “Çok eski zamanlardan birinde kötü bir âdet varmış. Yaşlılar artık iyice ihtiyarlayıp iş yapamaz duruma geldiklerinde ormana götürülür, orada yırtıcı hayvanlara bırakılırmış. Böylece zaten az olan yiyeceklerin, çalışan gençlere yetmesi sağlanmaya çalışılırmış. İhtiyarları belli bir yaştan sonra evde tutmak yasak olduğundan kimse yaşlı anne babasını evde gizleyemez, komşusu görüp ihbar edecek diye korkarmış. İşte bir gün yaşlılardan birini oğlu ormana götürüp bırakmak istemiş. Kış mevsimiymiş. İhtiyar, oğul ve küçük torun beraberce ormana gitmişler. İhtiyarı bırakmış dönüyorlarmış ki, küçük torun oyuncak kızağını dedesinin yanında unuttuğunu fark etmiş. Babasına dönüp almalarını söylemiş. Babası umursamayınca da : "Kızağımı almalıyım, yoksa sen yaşlandığında seni neyle ormana götürüp bırakacağım" demiş. Oğul o an anlamış ki, ihtiyar babasının kaderi, yaşlandığında kendi kaderi de olacak. Dönüp babasının ellerini çözmüş. Alıp eve geri getirmiş. Samanlıkta saklayıp her gün ona gizlice yemek vermeye başlamış. Bir süre sonra köyde hayvanlar arasında bir hastalık yayılmış. Hayvanlar birbiri arkasından ölüyormuş. İhtiyar oğluna şöyle demiş: "Hastaları iyilerden ayır. Onlara şu, şu otlardan ilaç hazırla. Sağlıklılara da şöyle şöyle yap.'' Oğlan ihtiyar babasının dediklerini yapmış. Gerçekten de onun hayvanları arasında ölüm azalmış. Çoğu kurtulmuş. Bayram geldiğinde her sene olduğu gibi, o sene de köy halkı kurbanlar kesmeye başlamış. İhtiyar oğluna şu öğüdü vermiş: "Köyde hayvan çok azaldı. Senin de fazla hayvanın yok. Bu sene kurban kesme." Gerçekten de bir iki ay içinde bütün köy tarlalarda çalıştırılacak hayvan sıkıntısı çekmeye başlamış. Ama ihtiyarın öğüdünü dinleyen gencin hayvanı varmış. İlkbahara doğru köyde artık ekmek yapacak tahıl bile kalmamış. Ama asıl sorun, tohumluk olarak kullanabilecek kadar bile tahıl olmamasıymış. Tarlaya ne serpeceklerini, gelecek senenin mahsulünü nasıl hazırlayacaklarını bilemiyorlarmış. İhtiyar bu konuda da oğluna öğüt vermiş: "Yavrum, ahırın çatısı samanla doldurulmuştur. Onları çıkar, yeniden döv. Oradan tohumluk buğday çıkarabilirsin." Oğlan, ihtiyar babasının dediği gibi yapmış. Köyde tohumluğu olan tek aile onlar olmuş. Bütün köy halkı bu gencin büyücü olduğunu düşünmeye başlamış. Öyle ya, herkesin işi kötü giderken, bu evde garip bir şekilde kötülüklere bir çare bulunuyormuş. Evi gözlemeye başlamışlar.

Sonunda da gerçek anlaşılmış, ihtiyar babanın hala yaşadığı ortaya çıkmış. Köylüler genci krala şikayet etmiş. Kral önce yasalarını hiçe sayan gence kızmış. Ama olup bitenleri dinledikten sonra iyi ve yerinde bir öğüdün çok şeyi değiştirebileceğini kabul edip, ihtiyarlarla ilgili yeni bir kanun çıkarmış. "Bundan böyle çocuklar, anne ve babalarına yaşlılıklarında bakacaklar. Onların gönlünü hoş tutacaklar. Çünkü onların hayat deneyimlerinden her zaman için öğrenebilecekleri şeyler var."