24 temmuz 2017 Lozan'ın 94. yıldönümü

TAKİP ET

 Bu konuyu tarihçi yazar Sinan Meydan'ın sözleri ile sürdürmek istiyorum      "Lozan antlaşması Türkiye Cumhuriyetin 'in tapusudur.     Lozan Konferansı devam ederken İstanbul  ve Çanakkale boğazları işgal altındaydı. Boğazlarda İngiliz, İzmir limanında Fransız savaş gemileri vardı. İstanbul ve Çanakkale'yi Lozan'la kurtardık Lozan antlaşması bize her şeyden önce sınırları belli bağımsız bir vatan bıraktı. Lozan iki ülkenin değil bir çok ülkenin imzaladığı bir antlaşmadır. Onaylı birer örneği tüm imzacı ülkelere verilen Lozan'ın bir veya bir kaç ülke için gizli maddelerinin olması mümkün değildir. Lozan emperyalizmin bölünmüş  parçalanmış batıya bağımlı Türkiye hayallerini yıkan ve şimdilik doksan dört yıllık barış sağlayan bir diplomasi zaferidir. Yüz kırk üç maddelik Lozan antlaşmasının hiçbir maddesinde, eklerinde, protokollerinde ve sözleşmelerinde antlaşmanın süreli olduğuna ilişkin bir kayıt yoktur. Lozan'ın son kullanma tarihi yoktur. Türkiye Cumhuriyeti var oldukça geçerliliğini koruyacaktır. Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın. Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye. Özellikle değinmek istediğim konulardan biri de 24 temmuz basın bayramı zaten adalet yürüyüşü manifestosunun 6. maddesinde şöyle demiştik : Düşünce, ifade ve medya özgürlüğü sağlanmalıdır yüz ellinin üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı,medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir . Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Ancak özgür ve sosyal haklarını elde etmiş basının bayramı olabilir. Gazetecilerin özgürce yazabildiği bir Türkiye için 24 Temmuz basın bayramı olabilir. Tutuklu onlarca gazeteci varken basın bayramı kutlamanın anlamı olmadığı kanısındayım basını tam anlamıyla özgür olan, sansürlerin olmadığı, baskıların yaşanmadığı güzel Türkiye için mücadelemiz sizlerle, siz değerli basın ve duyarlı yurttaşlarımızla hep sürecektir.     Değerli basın mensupları,  Bizi yönetenler on beş yıldır birçok Mili Eğitim Bakanı ve hemen hemen her bakanla birlikte Milli Eğitim müfredatı değiştiriyor. Her yeni müfredat değişiminde eğitim anlayışının daha geriye gittiği görülmektedir. Mili Eğitimin amacının Laik,demokratik ve duyarlı yurttaşlar yetiştirmek olmalıdır. Kindar, öç alıcı nesil değil. Atatürk'ün bizlere verdiği görev Türkiye'yi çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarmaktır. Yeni değişen müfredat anlayışıyla  ne çağdaş uygarlık düzeyi yakalanabilir ne de yeni Aziz SANCARLAR yetişebilir. Bu konuyu özellikle iktidarın bir kez daha düşünmesini istiyoruz.     Değerli basın mensupları, Çeşitli verilere göre Türkiye de açlık sınırı 1600 TL civarındadır. Ülkemizde yaşayan emeklilerin  85'i bu belirlenen açlık sınırının altında maaş almaktadır. Kısaca emeklilerin durumu içler acısıdır. Emekliler kuruşa muhtaç durumdadır. Emekliler ek iş bulabilseler çalışmak istiyor fakat 55-64 yaş aralığındaki sekiz milyon emeklimizin ek iş bulabilme şansı hemen hemen yok gibi bir şeydir. OECD  ( Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü) verilerine göre 35 ülke arasında sonuncu sıradayız, çağ atlayan Türkiye için bu, utanç verici olmuyor mu? Doğrusu gücümüze gidiyor. Bizi yönetenlerin dikkatine: Önümüzde kurban bayramı var. Hiç olmazsa önümüzdeki kurban bayramında emeklilere  birer kurban parası verilse kötümü  olur? Bundan umudumun olmadığını da  vurgulamak istiyorum.