Kız çocukları cennet kokar…
Geçtiğimiz 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü. Pek öyle özel günlere takılmam. Ben öyle dini ve milli bayramlar dışında günleri pekte önemsemem açıkçası.
Belki de yanlış bir düşünce benimkisi, önemsemeliyim belki de bu tarz günleri ancak evvelden beridir böyledir benim için. Fazlada doğam günümü kutlamam ve yakınlarımın doğum günü pekte dikkatimi çekmez.
Ancak adında kız çocukları var ya işte bu gün öyle normal bir günmüş gibi geçiştirilecek bir şey değil.
Bir kız çocuğuna sahip birisi olarak Yüce Allah’ın en büyük nimetlerinden birine sahip olduğumu düşünürüm her zaman.
Neden mi öyle düşünüyorum?
Düşünün ki cahiliye devrindesiniz ve kız çocukları diri diri toprağa gömülüyor. Kız çocuğunu sevmek en büyük suç haline gelmiş.
İnsanın düşündükçe bile tüyleri diken diken oluyor inanın.
Ancak bir Peygamber geliyor yüce Allah’ın “Sen olmasaydım alemleri yaratmazdım” dediği bir peygamber ve bu peygamber ilk iş olarak böyle bir uygulamayı yerle bir ediyor.
Ve hatta insanların kız çocuğunun yaşamasına dahi utanç olarak baktığı bir dönemde omzunda kız çocuğuyla gezen Alemlerin Rabbi toprağa gömülen evlatları baş üstüne çıkartıyor.
Evet Dünya Kız Çocukları Günü dedik ya asıl güne bu gözle bakmalıyız…
Evet dediğim gibi benimde bir kızım var ve bana dünyaları bahşetseler onun saçının bir tek telini değişmediğim bir kızım.
Şimdi bu yazımı bitirir bitirmez evime adeta koşar adımlarla gitmeme sebep olan bir evlat…
Kız çocuğunda öyle bir koku var ki insan her nefes çekişte cennetin bahçelerini koklar sanki ciğerlerinin en ücra köşesine.
İnsan eğer akıllı olur kız çocuğunu iyi yetiştirip iyi bir mümine haline getirirse, bırakın cennetin, hem dünyada hem de ebedi hayatta açamayacağı kapı yoktur.
Dedik ya gün kutlamak adetimiz değildir ancak bir istisna yapalım “Kız Çocukları Günün” kutlu olsun canım kızım Nursarem…